Yasal Uyarı

Yasal Uyarı
Bu sitede yayınlanan bilgi ve referanslar hiçbir surette doktor tavsiyesi yerine geçmez. Tüm sağlık problemlerinde mutlaka bir doktora başvurulmalıdır. Doktora başvurmadan kesinlikle ilaç veya başka tedavi yöntemleri kullanılmamalıdır.

Kaynak gösterilerek paylaşılan ve verilen bağlantılar (link'ler) ile ulaşılan bilgilerden kaynak sahibi sorumludur.
Sitede yer alan bilgilerin Multipl Skleroz ve diğer hastalıklar konusunda genel kabul gören tıp literatürüne uygun olduğuna dair bir iddiam yok. Bir MS hastası olarak denediğim, kısmen fayda gördüğümü düşündüğüm yardımcı tedavilerle ilgili bilgi paylaşıyorum. Dolayısıyla, her hasta benim gibi kendi sağlığı için yaptığı seçim ve uygulamalardan sorumludur.


24 Ağustos 2017 Perşembe

Var mı Ketojenik Diyet Gibisi




Gıdalar basında çok konu ediliyor. Farklı farklı diyetler, muhtelif doktor ve diyetisyenlerden görüşler, yiyecekler hakkında zaman zaman bazıları birbiriyle çelişen eski ve yeni bilgiler derken ne yiyeceğimizi bilemez haldeyiz. Ne yemeliyiz ki fazla kilo almayalım, kanser gibi hastalıklardan korunalım? Sağlıklı veya hastalık sahibi herkes beslenme şeklini belirlemeye çalışıyor. Kafamızı karıştıran moda diyetler, medyanın yaygınlaştırdığı sağlık mitleri arasında kendimiz için doğru olanı bulmaya çalışıyoruz. İşimiz koay görünmüyor. Hele bir de kronik hastalıklarımız varsa...

Ben de diyet öneren koroya katılacağım. Önereceğim diyet Ketojenik Diyet. 1920’lerde çocukluk çağı epilepsisinde etkili olacak bir diyet arayışında Mayo Clinic’te geliştirilmiş. Bu arayışta amaçlanan, su orucunda insanın vücut yağlarını yakarak girdiği ketozisi taklit etmekmiş.  Kalorilerin ağırlıklı olarak  sağlıklı yağlardan alındığı, proteinin ancak gerektiği kadar tüketildiği, karbonhidrat tüketiminin çok kısıtlandığı ketojenik diyet artık kanserle mücadelede, MS gibi bağışıklık sistemi hastalıklarında da deneniyor. Dikkatinizi bu diyete çekmek istedim. Bu diyetin ana prensiplerine yaklaşınca sıkıntılarımız azalabilir.

----------

EPİLEPSİ İLE İLGİLİ ÖZEL UYARI : Epilepsi (sara) hastası çocukların ketojenik diyetten yararlanabilmeleri için epilepsi tedavisinde ketojenik diyet kullanmak konusunda uzman bir nöroloğun yönetiminde uzman bir diyetisyenden danışmanlık almak gerekiyor.

Amerika'da Johns Hopkins Hastanesinde çocukluk çağı epilepsisinin ketojenik diyetle tedavisinde elli yıl çalışmış ve tüm dünyada nörologlara, hemşirelere ve diyetisyenlere ketojenik diyet konusunda eğitim vermiş bir hemşire olan Millicent Kelly'nin belirttiğine göre, diyetin herbir hasta için çocuğun boyu, kilosu ve ihtiyaçları düşünülerek düzenlenmesi gerekiyor. Yağ, protein, karbonhidrat miktarları hesaplanırken gramlar önem taşıyor. Başlangıçta çocuğun yemeğini hazırlayacak kişilerin eğitilmesi, bu kişilerin gerektiğinde danışabilecekleri bir ketojenik diyet uzmanıyla birlikte hareket etmeleri tedavinin başarısı için çok önemli.. (Kaynak : Honest Medicine [Dürüst Tıp], Julia Schopick).

2002 yılında Johns Hopkins'de geliştirilmiş "Değiştirilmiş Atkins Diyeti" de özellikle yetişkin epilepsi hastaları veya farklı sebeplerle ketojenik diyeti denemek isteyenler için çocuk epilepsi hastalarında kişiye özel olarak düzenlenen diyete gösterilmesi gereken titizliğin uygulanmasını gerektirmeyecek bir seçenek.

Ketojenik diyeti epilepsi dışında sebeplerle uygulamak isteyen biz yetişkinler, sanırım konuyu araştırarak, ketojenik diyetin mantığını anlayıp uygun tarifler bularak ve geliştirerek başımızın çaresine bakmak zorundayız. Yazının sonunda, uygulanabilecek farklı seçeneklerden bahsedeceğim..

-----------


“Ketojenik Diyetin arkasında büyük bir ilaç firması yok. Birileri sosisli yumurtayı kremalı sosla beraber pazarlamaya başlamadıkça hiçbir zaman da olmayacak."   - Charlie’nin (Abrahams) nöroloğu Dateline NBC televizyon kanalına verdiği ropörtajda

Bildiğiniz gibi gıdalar karbonhidratlar, proteinler ve yağlardan oluşuyor. Bu temel gruplara “”makro besinler” deniyor. Ketojenik beslenmede tüketilen karbonhidrat miktarının minimuma indirilmesi hedefleniyor. Karbonhidratlar basit ve kompleks karbonhidratlar olarak ikiye ayrılıyor. Şekerler basit karbonhidratlar. Glukoz en basit şeker, en basit karbonhidrat. Nişasta gibi kompleks olanlar ise sindirim sistemimizde şekere daha yavaş dönüşüyor. Tam tahıllar daha da yavaş... Ama sonuçta karbonhidratların her türlüsü kan dolaşımımıza er veya geç glukoz olarak ulaşıyor. İşte problem oluşturan yapıya ulaştık : ŞEKER. İster direkt şeker olarak tüketilsin, ister kompleks karbonhidrat formunda, sindirim sisteminin glukoza dönüştürebildiği gıdalar sorunun başı. Epilepside, diyabette ve aslında çok sayıda hastalıkta başlıca zarar verici yapı ŞEKER.


Ketojenik beslenmede şeker, şekerli yiyecek ve içecekler, yani basit karbonhidratlar tüketilmez. Yenilen tahıllar ve nişastalı (kompleks şekerler içeren) tüm gıdaların (patates gibi) miktarı çok kısıtlanır. Kalorilerin çoğu en başta sağlıklı yağlardan ve ikincil olarak proteinlerden alınır. Protein miktarı da ihtiyacımızla kısıtlanıyor; çünkü fazla protein de şekere dönüşüyor.
http://www.ketotic.org/2012/08/if-you-eat-excess-protein-does-it-turn.html

Ketojenik diyette yağ, karbonhidrat ve protein miktarı belirlenirken genellikle dörde bir (4:1) veya 3:1 oranı kullanılıyor. Yani yağdan alınan kalori miktarı, karbonhidrat ve proteinden alınan kalorilerin toplamının dört katı (bazen üç katı) olmak zorunda.Tercihimiz doğal hayvansal yağlar (tereyağ, tereyağdan elde edilen 'ghee', kemik ve et suyu, hatta içyağı), hindistancevizi yağı olmalı, kesinlikle rafine bitkisel yağlar değil. Rafine bitkisel yağlar (her ne kadar faydalı oldukları iddia ediliyor olsa da) raf ömürlerini uzatmak için işlemlerden geçirilerek doğal yapıları bozulmuş yağlar olduğu için zararlı. Ketojenik diyet yapan kişi özellikle 1980’lerde çok yaygınlaşan, hala yemek tariflerinin vazgeçilmezi, sağlıklı zannedilen mısırözü yağı, ayçiçek yağından uzak durarak, trans yağ kaynağı margarinlerden dikkatle kaçınarak bol yağlı besin tüketmeli. İnternette ketojenik diyet konusunda araştırma yaparken bitkisel yağ, hatta tamamıyla işlenmiş, yapay bir ürün olan “kanola” yağını önerenlere rastlayabilirsiniz. Lütfen itibar etmeyiniz. Bitkisel yağlar içinde hindistan cevizi yağı baştacımız. Hindistan cevizi yağı yüksek miktarda orta zincirli yağ asidi içeriyor. Bu özel yağ asitleri kolayca keton cisimciklerine (moleküllerine) dönüşüyor. Hindistan cevizi yağı bu üstün özelliği yüzünden - adı üstünde - "ketojenik diyet"te çiğ haliyle ve pişirme yağı olarak en çok tercih edilmesi gereken yağ. Zeytinyağı, keten tohumu yağı ısıtılmamak koşuluyla faydalı yağlar. Salatalarda, mezelerde kullanılabilir. Yararlı ve zararlı bitkisel yağları ayırdetmek çok önemli.


Orta zincirli yağ asitlerinin yararından ve bu tür yağ asitlerinin en çok bulunduğu bitkisel kaynaktan, yani hindistan cevizinden şu yazıda bahsetmiştim.



Ketojenik diyette bolca yağ tüketileceği için tedirgin olanlara : Geçen yüzyılın sağlık konusunda icat edilen ve yayılan en büyük yalanlarından biri “kolesterol yalanı”dır. Bu konuda Uffe Ravnskov’un yazdığı Kolesterol Gerçeği (türkçe çevirisi var) veya Dr. Karatay’ın Karatay Diyetiyle Yaşam Boyu Sağlık adlı kitabı okunabilir. Aynı bilgileri tekrarlamamak için aşağıdaki blog yazısını hatırlatmak istiyorum. Yazıda orta zincirli yağ asitlerinin vücuda kazandırdığı keton cisimciklerinin faydalarından, vücudumuzda çok temel rollere sahip kolesterolün öneminden bahsediliyor. Kolesterol sanıldığı gibi öcü değil, vücudumuz için çok önemli bir yapıtaşı. Zararlı olsaydı anne sütünün sağladığı kalorinin %50 - 60 'ı yağ ve kolesterolden gelir miydi?
https://www.westonaprice.org/health-topics/childrens-health/fat-and-cholesterol-in-human-milk/


Ketojenik Diyetin Geçmişi

Epilepsinin beslenme tarzıyla ilişkisi birçok kültürde binlerce yıldır biliniyor. Hipokrat'ın Corpus'unda epilepsi nöbetleriyle beslenme şeklinin bağlantılı olduğu anlatılıyormuş. (M.Ö. 400 civarı).

20. Yüzyıl başlarında açlıkla (su orucuyla) tedavi bilinen bir uygulamaymış. Su orucundan daha önce bahsetmiştim. Bir süre su dışında birşey yiyip içmemek, bu yolla vücudun ana yakıt olarak yiyeceklerden sağlanan glukoz yerine kendi yağlarını sindirerek keton cisimciklerini kullanmasını sağlamaya su orucu deniyor. Bu metabolik sürecin adı ´´ketozis´´. Ketonların sağlığa çok sayıda yararı var. En büyük faydayı beyin görüyor. Bruce Fife’nin Coconut Cures (Hindistancevizi İyileştirir - henüz türkçede yok.) adlı kitabında yazdığına göre ketonlar beynin süper besini.




Su orucu sırasında gıdalardan, dolayısıyla glukozdan uzak durulması şeker tüketimiyle bağlantılı hastalıklar sözkonusu olduğunda işe yarıyor. Şekerden uzak durmak deyince  ilk aklımıza gelen hastalıklar diyabet ve kanser. Bir de şekerle bağlantısından hiç bahsedilmeyen epilepsi var.


1900’lerin başlarında su orucu gibi doğal tedavi yöntemleri biliniyor ve uygulanıyorken ketojenik diyet 1920’lerde Mayo Klinik’te su orucunu taklit ederek epilepsi tedavisinde etkili olacak bir yöntem aranırken keşfedilmiş. Mayo Klinikten sonra Johns Hopkins hastanesi ketojenik diyetle tedavi konusunda bayrağı devralmış. Bu hastanede görev yapan nörolog Dr. Samuel Livingston'ın tedaviyi savunması ve üstlenmesiyle onun emekliliğine dek Johns Hopkins’te çok sayıda epilepsi hastası tedavi edilmiş.


Antikonvülsan ilaçların keşfi ve piyasaya çıkmaya başlamalarından beri mertlik bozulmuş durumda. İlk antikonvülsan (Dilantin) ilacın keşfedildiği 1938 yılından itibaren nörologlar yetişkin ve çocuk hastalarına aslında uzun zamandır epilepsi tedavisinde yüksek oranda başarılı olduğu bilinen ve uygulanan ketojenik beslenme yönteminden bahsetmeden, bu etkili tedavi şeklini bir seçenek olarak bile sunmadan anti-konvülsan ilaçları vermeye başladılar. Tüm dünyada, antikonvülsan ilaçlarla sonuç alınamadığında sıklıkla çok pahalı, riskli ve etkili olacağı şüpheli beyin ameliyatları önerildi ve yapıldı. Ortodoks tıbbın bu yaklaşımı sonucu çok sayıda hasta ketojenik diyet gibi zararsız bir yöntemi deneyebilecekken, üzerlerinde ardarda denenen ilaçların yanetkilerinden - bazen beyin ameliyatlarından kalıcı zararlar gördü.


Bu gidişat 1994’e dek sürdü. Ketojenik diyetin tekrar duyulmasını sağlayan kişi, küçük oğlu Charlie birinci yaşgününden- itibaren epilepsi nöbetleri geçirmeye başlayan, Hollywood’da ün kazanmış film yazarı, yönetmeni ve yapımcısı Jim Abrahams oldu. Ketojenik diyetten haberdar olup, diyeti denedikleri ilk 48 saat sonunda epilepsi nöbetlerinin sona erdiğini görene dek (küçük Charlie bu sırada 20 aylık) Jim Abrahams ve karısı nörologlarının verdiği çok sayıda ilaçla küçük bebeklerinin epilepsi nöbetlerini azaltmaya çalışıyorlardı. Kimse anne-babaya  zararı ve yan etkisi olmayan “ketojenik diyet” adında doğal bir yöntemden bahsetmemiş.  Jim Abrahams çocuğunda (şimdiki durumunu bilmiyorum) otizmi tetikleyenin ilaç tedavisiyle önüne geçilemeyen epilepsi nöbetleri olduğunu düşünüyor. Evet, ardarda geçirilen epilepsi nöbetleri ve ardarda denenen ilaçlar gelişmekte olan çocuk beynine bazen geri dönüşü olmayan hasarlar veriyor. Anne babaların ketojenik diyetten haberdar olduklarında acı ve öfke duymaları çok doğal. Epilepsi tedavisinde neden böyle bir yöntem ilk başvurulan tedavi yöntemi olmuyor?


Ketojenik Diyetin Bugünü

Konvansiyonel tıbbın sağlığa getirdiği çok sayıda katkıyı, gerektiği zaman ciddi hastalıklardan kurtulmamızı sağlayan ilaçları ve müdahaleleri nasıl yoksayabiliriz? Akut rahatsızlıklarda (bazı enfeksiyonlar gibi), kazalarda yapılan tıbbi işlemler, operasyonlar ve kullanılan ilaçlar hayat kurtarıyor.


Akut hastalıklarda tıbbın yararını görüyoruz; fakat kronik hastalıklar sözkonusu olduğunda…
İşi insanları sağlığına kavuşturmak olan tıp doktorlarının hastalarını ilaç firmalarının (olmayan) insafına öylece teslim etmelerini insan kabullenemiyor. Tüm kronik hastalıklarda tedavi seçeneği olarak yanetkisi bol, etkinliği şüpheli ilaçlar, bazen de operasyonlar sunuluyor. Bunların yanında varolan naturel, masrafı az seçeneklerden avantaj ve dezavantajlarıyla bahsedilmemesini anlamak zor. Neyse zaaflar, hırslar ve sonuçları… Biz Charlie’ye ve hikayesinin insanlara taşıdığı mesaja dönelim.

Abrahams ailesi 1993 yılında epilepsinin Ketojenik Diyet diye bilinen basit ve zararsız bir yöntemle tedavi edilebileceğinden habersizdi. İlk epilepsi atağını bir yaşında geçirmiş olan oğulları Charlie, sekiz ay boyunca üç farklı eyalette dört farklı nöroloğa götürülmüştü. Nörologlar tarafından verilmiş çok sayıda ilacı sonuç alamadan kullanmak zorunda kalmıştı. Günlük epilepsi atağı sayısı düzineleri, bazen 100'ü buluyordu. Baba Jim Abrahams 1993'te kütüphanede yaptığı bir araştırma sonucunda Johns Hopkins'den Dr. John Freeman'ın ketojenik diyetten bahseden makalesini bulunca Charlie için herşey değişti.

Jim Abrahams, ketojenik diyetle tedavi altına alınan oğlu Charlie'nin epileptik nöbetlerinin 48 saatte SONA ERDİĞİNİ görünce, bir ay sonra da dört ayrı anti-konvülsan ilacından kurtulduğunda ne hissetsin !? Çocuğunun iyi olmasının verdiği inanılmaz mutluluk ve coşkunun yanında hissettikleri - kendi ifadesiyle - üzüntü, hüsran, şiddetli bir acı, öfke, hayalkırıklığı...

Abrahams oğlunun son nöroloğuna kendilerine neden böyle bir seçenekten bahsedilmediğini sormuş. Aldığı dört maddeden oluşan çileden çıkarıcı yanıtı o da J. Schopick'in kitabında yanıtlıyor : (şimdilik J. Abrahams'ın yanıtlarını özetledim.)

* "Ketojenik Diyet yağ oranı çok yüksek bir diyet olduğu için kötü sonuçları olabilir."
Charlie'nin doktorları berbat yanetkileri olan ilaç bileşimleri önermekten çekinmiyor. ACTH denilen günlüğü binlerce doları bulan bir ilaçtan, beyni ikiye ayıracakları bir operasyondan bile bahsediyorlar. Ketojenik diyetin konusu bile edilmiyor.
* "Ketojenik Diyeti uygulaması çok zor."
Çok mu zor? Bu kararı verecek olan çocuğun ailesi değil mi?
* "İşe yaradığına hiç tanık olmadım."
Eğer her doktorun kanıtları bizzat görmesi gerekiyorsa, sürekli tıbbi seminerler ve yayınlar yapılmasının ne önemi var?
* "Diyeti destekleyen bilimsel çalışma bulunmuyor." Jim Abrahams'ın en sinsice bulduğu yanıt bu. Asıl epilepsi tedavisinde kullanılan ilaç kombinasyonlarının bilimsel dayanağı yok. Üstelik, 4 yaşından küçük hastalar üzerinde deney yapmak yasal değil.

Jim Abrahams başka çocukların ve ailelerin ketojenik diyete ulaşana kadar kendi çektikleri acıları çekmemelerini amaçlayarak Charlie Vakfını kurmuş. Böylece antikonvülsan ilaçlar yüzünden neredeyse unutulacak olan ketojenik diyet tekrar hayat bulmuş.

Jim Abrahams'ın yapımcısı olduğu "First Do No Harm" (Önce Zarar Verme) adlı bir film var. Konu çocukluk çağı epilepsisi. Başrolde Meryl Streep...





Ketojenik Diyet Hangi Amaçlarla Yapılıyor

Epilepsi : J. Schopick’in “Honest Medicine” kitabında yazdığına göre, Amerika’da epilepsiden etkilenen çocuk ve yetişkin hasta sayısı MS, … hastalıklarından etkilenen kişi sayısından fazla.


Ketojenik diyetin keşfedilmesinin sebebi özellikle çocukluk çağı epilepsisi. 1920’lerde yapılan keşiften bir süre yararlanılmış. Şimdi bahsettiğimiz gibi antikonvülsan ilaçların piyasaya çıkmasıyla bu etkili tedavi bir süre unutulmuş. Ama neyse ki 1990’larda tekrar günyüzüne çıkan bu yöntemin etkinliği artık biliniyor. Farklı ülkelerde ketojenik diyetle tedavi olmak isteyen hastaların başvurabileceği hastaneler - hala çok yaygın değilse de- bulunuyor.


Kanser ve Kronik Bağışıklık Sistemi Hastalıklarıyla Mücadele :Ketojenik diyete yönelen bir diğer grup, diyetin kanser, MS gibi kronik bağışıklık sistemi hastalıklarında yararı olacağını umut eden kişiler. Kesinlikle boş bir umut değil... Otto Warburg'a iki kez tıp alanında Nobel ödülü kazandıran çalışmalar ışığında kanser hücrelerinin şekeri ve oksijensiz ortamı tercih ettiği biliniyor. Şekerli herşeyi bırakmak, kolayca glukoza dönüşen tahılların tüketimini minimuma indirmek, vücudun enerji ihtiyacını ağırlıklı olarak sağlıklı yağlardan karşılamak kanserle, diyabetle ve diğer kronik bağışıklık sistemi hastalıklarıyla mücadelede çok akıllıca ve etkili bir yöntem.


Kilo Vermek : Ketojenik diyet yapmak, kilo vermek için yararlanılabilecek güzel bir yöntem. Ne kadar etkili olduğunu gören kişi, aç kalmadan kilo verebildiğini ve tahılsız da yaşanabileceğini anlayınca ketojenik diyeti yaşam tarzı olarak benimseyebilir.


Ketojenik diyeti tercih eden başka bir grup da sporcular.


Sağlıklı Beslenme Tarzı Tercihi : Bu diyeti sağlıklı beslenme konusunda bilinçlenen, kronik hastalıklara yakalanma olasılıklarını düşürmek isteyen kişiler de tercih edebilir. Günümüzde batı tipi beslenmenin yarattığı sağlık risklerinden haberdar olan bazı insanlar aralıklarla vücutlarını arındırmak, yani detoksifiye etme istiyor. Taş devri diyetine (Paleolitik diyette), hatta ketojenik diyete duyulan ilgi de artışta. Birçok hastalıkta yararlanılabilecek taş devri diyetini temel alan kitaplar ardarda piyasaya çıkıyor. Taş devri diyeti ketojenik değildir; ama meyve-sebze tüketimine verdiği önem sayesinde günümüzde yaygın olan tahıl ağırlıklı, bol katkı maddeli ve şekerli hazır gıdalardan yana fazlasıyla zengin beslenme biçiminden uzaklaşıp ketojenik diyete yaklaşmayı sağlayabilir.


Ketojenik diyete örnek verebileceğim bir kitap MS hastaları arasında popüler olan The Wahls Protocol. MS hastalığından dolayı epey sakatlanmışken beslenme biçimini değiştirerek hastalığını dizginleyen ve geri çekilmesini sağlayan Dr. Terry Wahls’dan bahsetmiştim. Dr. Wahls’ın uyguladığı ve hastalarının katılımıyla klinik deneylerle başarısını tekrar gözlemlediği diyet ketojenik bir diyet. Dr. Wahls’ın diyetinde hergün bolca hindistan cevizi sütü tüketiliyor. Hindistan cevizi sütünde bol miktarda orta zincirli yağ asidi bulunuyor. Hindistan cevizi yağı da kullanılıyor. Bu diyette doğal kaynaklardan (doğal ortamlarında avlanmış balık ve av hayvanlarının etleri ve otlayarak beslenmiş çiftlik hayvanları) elde edilmesine dikkat edilerek hayvansal protein de epeyce tüketiliyor. Wahls Protokolünün en önemli kısımlarından biri hergün dokuz yemek tabağı sebze, yeşillik ve glisemik (özellikle taneli yemiş) endeksi düşük canlı renklerde taze meyveler.

Ketojenik Diyetin Etkili Olabileceği Başka Rahatsızlıklar


Fibromiyaljide, nöropatik ağrı ve acılarda ketojenik diyet denenmeli. MS’le birlikte görülebilen, tek başına bir rahatsızlık olarak da yaşanabilen trigeminal nevraljide de pozitif sonuç verebilir. Trigeminal nevralji, sebebi tam olarak bilinmeyen, genellikle yüzün tek tarafını tutan sinirsel bir acı..Bu konuda daha geniş bir yazı yazmaya çalışacağım. Trigeminal nevraljiye antikonvülsan ilaçlarla müdahale ediliyor olmasından ve kendi deneyimlerimden çıkarsadığım, trigeminal nevraljinin epilepsiye benzerliği. Epilepsi tedavisinde pozitif sonuçlar verme ihtimali yüksek ketojenik diyeti trigeminal nevraljide de denemekte fayda var. Kaldı ki MS’te ketojenik diyet, keton üretimi bizim için yararlı. Ketojenik diyette tahıl (glutenli veya glutensiz) ve karbonhidratın her türlüsü çok kısıtlanıyor. (çoğu zaman günde 30 gr)

Ketojenik Diyet Seçenekleri

Ketojenik diyet alıştığımız beslenme tarzından epey farklı. Özellikle hamurişleri ve tatlılar sizin için önemliyse... Ama kronik bir rahatsızlığınız varsa çaba sonuçlara değecektir. Başlarda belki çok hissedilir fark görmeseniz bile devam edin. Çok şeker kullanıyorsanız, aynı zamanda epilepsi veya trigeminal nevraljiden muzdaripseniz, tahmin ederim şekeri kesmenin, tahılı çok azaltmanın ödülünü çabuk alırsınız. Şekerli yiyecek ve içecekleri zaten pek tüketmiyorsanız, nispeten sağlıklı besleniyorsanız belki ketojenik diyetin farkını anlamanız birkaç ay alabilir. Yine de "devam" derim. ,

Ketojenik beslenme planınızı kendiniz oluşturacaksanız (maalesef henüz bu konuda yetişmiş diyetisyenler veya basılı, net'te yayınlanmış Türkçe kaynaklar bulamayacağız) Charlie Vakfının sitesinde kısa açıklamalarını bulduğum şu ketojenik diyet seçenekleri kendi diyetinizi düzenlerken küçük bir fikir verebilir :

https://www.charliefoundation.org/explore-ketogenic-diet/explore-1/introducing-the-diet

* Klasik ya da Modifiye (Değiştirilmiş) Ketojenik Diyet : Kişinin aktivite düzeyine, çocuksa gelişimsel ihtiyaçlarına bağlı olarak yenilen karbonhidrat ve proteinden alınan toplam kalorinin yağdan alınan kaloriye oranı !.4, 1:3, 1:2 olarak belirlenebilir.

https://www.charliefoundation.org/explore-ketogenic-diet/explore-2/classic-ketogenic
* Düşük Glisemik Endeks Tedavisi : Klasik ketojenik diyetten daha liberal bir diyet tasarlamak amacıyla besinlerin kanşekerini yükseltme hızlarını hesaba katarak düzenlenmiş bir ketojenik diyet türü. Muhtemelen epilepsi tedavisi için değil de, farklı amaçlarla kullanılması daha kolay olabilir.
https://www.charliefoundation.org/explore-ketogenic-diet/explore-2/lowgycemicindex
* Değiştirilmiş Atkins Diyeti : Çok düşük karbonhidrat ve yüksek oranda protein içeren, kilo vermeye yönelik tasarlanmış orijinal Atkins diyetinde tüketilen yağ miktarını artırarak yağ / toplam karbonhidrat + protein kalori oranı 1:1 yapılır. Restoranlarda vs. düşük karbonhidratlı yiyeceklerin yenebilmesini mümkün kılan liberal bir keto diyet türü olduğu için gençler ve yetişkinlere daha uygun gelir.
https://www.charliefoundation.org/explore-ketogenic-diet/explore-3/modified-atkins
* MCT (Orta Zincirli Trigliserit) Yağı Diyeti : MCT Yağı takviyesi kullanımı sayesinde yiyecek seçiminde daha rahat davranılabilen, İngiltere ve Kanada'da kullanılan bir ketojenik diyet çeşidi.
https://www.charliefoundation.org/explore-ketogenic-diet/explore-2/mct-oil-diet
Ketojenik diyetteyken yeterli meyve sebze yenmeyebileceği için özellikle çocuklar için vitamin, mineral eksikliklerine dikkat etmek gerekiyor Takviye alınması gerekebilir. 







Film 

FIRST DO NO HARM - ÖNCE ZARAR VERME   (Hipokrat yemininden alınmış bir söz)
Yönetmen : Jim Abrahams
Başrolde Meryl Streep

https://www.youtube.com/watch?v=HyeC9IiFKpw




Kaynaklar


Honest Medicine, Julie Shopick      (Dürüst Tıp - henüz türkçe çevirisi yok)

The Wahls Protocol, Dr. T. Wahls

Coconut Cures, Bruce Fife

https://www.charliefoundation.org/explore-ketogenic-diet/explore-1/introducing-the-diet


22 Ağustos 2017 Salı

GDO'lu Gıdalar Hakkında Belgesel








"GMOs Revealed" belgeseli yayında. Çok yakında, hata sanırım bu gece başlıyor... İlgileniyorsanız aşağıdaki sayfaya isminizi ve e-posta adresinizi yazarak izleyiciler arasına girebilirsiniz.


Sunan yine Patrick Gentempo. Şu Vaccines Revealed'den tanıyor olabileceğiniz cesur kişi. İlk belgeseli izlemiş miydiniz - aşılar hakkındaydı -, ne düşündünüz bilemem. Ama önemli konularda farklı kaynaklardan bilgi edinmek iyidir. Obezite, Alzheimer, böbrek yetmezliği, otizm gibi önemli sağlık sorunlarının ortaya çıkmasında önemli rol oynayan unsurlardan biri olduğu söylenen ve gıdalarımıza sinsice sızan Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar hakkında bilgi edinmek güzel olur, ne dersiniz? Ay sonuna dek her gün bir bölüm yayınlanmak üzere dokuz bölüm boyunca bilim insanları GDOrganizmaların tarımda kullanımından, yarattıkları sağlık risklerinden bahsedecek.