Yasal Uyarı

Yasal Uyarı
Bu sitede yayınlanan bilgi ve referanslar hiçbir surette doktor tavsiyesi yerine geçmez. Tüm sağlık problemlerinde mutlaka bir doktora başvurulmalıdır. Doktora başvurmadan kesinlikle ilaç veya başka tedavi yöntemleri kullanılmamalıdır.

Kaynak gösterilerek paylaşılan ve verilen bağlantılar (link'ler) ile ulaşılan bilgilerden kaynak sahibi sorumludur.
Sitede yer alan bilgilerin Multipl Skleroz ve diğer hastalıklar konusunda genel kabul gören tıp literatürüne uygun olduğuna dair bir iddiam yok. Bir MS hastası olarak denediğim, kısmen fayda gördüğümü düşündüğüm yardımcı tedavilerle ilgili bilgi paylaşıyorum. Dolayısıyla, her hasta benim gibi kendi sağlığı için yaptığı seçim ve uygulamalardan sorumludur.


30 Eylül 2016 Cuma

Yine Şeker

Aile ziyaretlerinde tatlı tüketiminin tavan yaptığı bayram ve yeme içme konusunda kendimize koyduğumuz sınırların bir süre rafa kalktığı uzun tatil bittiğine göre konuyu açabiliriz : konumuz yine şeker ve zararları. Özellikle rafine şeker, azaltmamız, hatta bırakmamız gereken zararlı bir yiyecek. Şekeri bırakmayı düşünenlere sesleniyorum : haydi, harekete geçin! Sağlığımızın kontrolünü elimize almak için şekeri ve tuzu azaltmak çok  iyi bir hareket noktası. Hepsi alışkanlık; fazla tüketmeye nasıl alıştıysak, daha azına da alışabiliriz.


İhtiyaç duymadığımız halde batı tipi beslenmede şeker tüketimi iki asırdan uzun zamandır sürekli artmış durumda. ABD, çocuk ve yetişkin nüfusunda obeziteye, tip 2 diyabete rastlanma sıklığında birinci. Hal böyleyken yine aynı ülkenin kişi başına düşen şeker/şekerli içecek tüketiminde de başı çekmesi kimseye şaşırtıcı gelmez. Bir araştırma, 2001 ve 2004 yılları arasında bir Amerikalının günde ortalama 22 çay kaşığı şeker (355 kaloriye denk geliyor) tükettiğini ortaya koymuş. Vahim! Beslenmede, çocuklarda ve yetişkinlerde obeziteye, obeziteyle ilişkili olduğu bilinen - ve henüz bilinmeyen -  sağlık sorunlarına rastlanma sıklığında Amerika’nın izindeyiz.


19. Yüzyıl sonlarında yapay tatlandırıcılar da hayatımıza girdi. Özellikle 2. dünya savaşı sırasında zaten pahalı bir ürün olan şekerin daha az bulunur olması, pahalılaşmasıyla suni şeker “fakirin şekeri” olarak tanınıp yaygınlaştı ve beraberinde kendine ait zararları da getirdi. Kalorisiz ve ucuz oldukları için yapay tatlandırıcılar hem gıda üreticileri, hem de tüketiciler tarafından tercih edilegeldi. Her türlü hazır gıdanın, içeceğin, hatta bebek mamalarının ve ilaçların bile “içindekiler” listelerini dikkatle incelememizi gerektiren bir durum bu. Çünkü özellikle zararlı olduğuna dair çok sayıda bilimsel yayın olmasına rağmen aspartam gibi tatlandırıcıların hazır gıdalara katılmasıyla ilgili bir denetleme yapılmıyor. Neredeyse eminim : çocuk kanallarında reklamları yapılan atıştırmalık, gevrek, meyveli yoğurt, çikolata, sakız vs.’nin çoğunun içinde yapay tatlandırıcı olarak aspartam vardır. Aspartam yoksa veya aspartamla birlikte yüksek şekerli fruktoz, mısır şurubu vardır.


Mısır şurubu ucuzluğu ve yine üzerinde hiçbir denetim olmaması nedeniyle hazır gıda üreticilerinin yeni gözdelerinden. Mısır en çok üretilen GDO. Hazır gıdalar giderek daha ürkütücü hale geliyor. GDO’ları yasaklayan ülke sayısı artıyor; ama bu yasaklama konusu da incelemeye değer bir konu.


Şeker tüketiminin yakalanma riskini artırdığı, yakalananların şekerden uzak durması gereken bazı sağlık sorunlarını biliyoruz, diyabet ve kanser gibi.


Şekerin, kronik bağışıklık sistemi hastalıkları gibi bazı hastalıklarda hastalığın gidişatını kötüleştirme, semptomların ağırlığını artırma potansiyeline sahip faktörler arasında sayılması gerekiyor.  Doktorlar acaba hastalarını şeker konusunda uyarıyor mu? Sanmıyorum. Sağlık ve beslenme konuları arasındaki bağlantı, gözardı edilemeyecek kadar bariz olmadıkça çoğu doktorun ilgi ve bilgi alanına girmiyor.

Mesela nörologlar hastalarıyla nörotoksinlerin zararları üzerine konuşuyor olsaydı keşke. Nörotoksinler sinir hücrelerine zarar veren maddelerdir. Sinir hücrelerini aşırı uyarıp ölümlerine neden olabilir veya sinir hücrelerinin elektriksel aktivitelerini etkileyerek işlevlerini bozabilir. Çok sayıda hazır gıdada bulunan tatlandırıcı aspartam etkili bir nörotoksin. Yeri gelmişken yiyeceklere lezzet vermesi için katılan MSG'yi de analım. Çin tuzu olarak da biliniyor, en etkili nörotoksinlerden.


Şeker tüketiminin çok etkileyebileceğini farketmediğimiz sağlık sorunları var. Hemoroid, trigeminal nevralji (çeken bilir, anlatacağım) gibi,  aklınıza gelir miydi?


Şu durumlarda şeker tüketimini azaltmak çok iyi olur, hatta listedeki bazı sağlık sorunlarından muzdaripseniz şekeri kesmek gerekebilir :


  • Başağrısı, migren
  • Vücut ağrıları
  • Astım
  • Sinirlilik
  • Kronik yorgunluk : http://www.naturalways.com/sugar.htm
  • Hemoroid (basur) : Çoğu insanı hayatının bazı dönemlerinde rahatsız eden yaygın bir sorun. Net’te hemoroid için sıralanan çözümler bol su içmek, lifli yiyecekleri artırmak, egzersiz yapmak gibi genelde kabızlığı önlemeye yönelik çareler.  Bunlar da yapılması gereken şeyler; ama çoğunlukla atlanan nokta “şekerin de hemoroide yol açtığı”. Şimdilik bu konuya değinen şu kaynağı buldum  : http://www.dietcure.com/how_sugar_ruins_your_health.html Başka kaynaklar da bulunca buraya eklerim.
  • Artrit
  • Katarakt
  • Trigeminal nevralji : Tigeminal sinir kafanın içinde bulunan, yüzden gelen duyusal uyarımları beyne ileten üç ana kola ayrılan yayılım alanı geniş bir sinir grubu. Yüzün her iki tarafı için birer tane var. Trigeminal nevralji elektrik şokuna benzer, süresi 1-2 saniyeyle iki dakika arasında değişen epizodlar halinde gelen bir acı/ağrı. Sebebinin kan damarlarının trigeminal sinir(ler)e uyguladığı baskı olduğu düşünülüyor. MS hastalarında rastlanma olasılığı daha fazla. Konvansiyonel tıbbın bu sorun için sunduğu çareler, epilepsi ilaçları, antidepresanlar ile çekilen ağrı/acıyı hafifletmek, bunların işe yaramadığı durumlarda nöroşirurjık operasyonlar. Şu söyleyeceğim çok önemli : trigeminal nevraljiden muzdaripseniz, ŞEKERİ VE GLUTENİ BIRAKIN. Şeker derken, rafine şekerin yanısıra kuru meyve (üzüm, incir, erik, hurma vs.), pekmez gibi sağlıklı kabul ettiğimiz  şeker kaynaklarını kastediyorum. Abartmadan havuç, bal yenilebiliyor.  Şeker çok azaltıldığında elektrik çarpmalarının sayısının azaldığını gördüm.
  • İsülin direncinin artması
  • Diyabet (yukarıdaki maddenin birkaç adım ötesi olarak)
  • Böbreklerde hasar
  • Karaciğerde yağlanma
  • Diş çürümesi
  • Kandidiyaz :

Şekerin sebep olduğu rahatsızlıkların listesi uzun. Yapabileceğiniz şekeri giderek azaltarak, ya da - hızlı çözümler arıyorsanız - hemen keserek birkaç haftayı böyle geçirip, sağlık sorununuzdaki düzelmeleri gözlemlemek. Bir şey kaybetmezsiniz. Kazançlı çıkacağınız bir deneme.


Birçok taze ve kurutulmuş meyveden, başlangıçta size tatlı gelmeseler bile sebzelerden şeker alıyoruz. İstersek bal ve pekmez gibi gıdalardan destek de alabiliriz. Bunlar dışında şeker tüketmek, ister rafine şeker olsun, ister doğal şeker olarak şu aralar revaçta olan agave şurubu, akçaağaç şurubu formunda olsun bağırsaklarımızda yaşayan zararlı bakterileri besleyecektir. Bozulan bağırsak florasının birçok sağlık sorununa yolaçtığından bahsetmiştik.


Şeker kaynaklarını beslenmemizden çıkartırken dikkat edilecek bir konu : glisemik endeksi yüksek, yani vücutta kolayca şekere dönüşen gıdalardan da uzak durmamız lazım. Nedir bu gıdalar? En başta rafine tahıldan üretilen herşey : rafine undan üretilen makarna, yufka, unlu gıdalar, hatta beyaz pirinç. Sonra patates gibi bol nişastalı besinler. Çünkü nişasta vücutta kolayca basit şekere dönüşür.


Maalesef saydıklarım bize rahatlık veren, alıştığımız gıdalar. Alışkanlıklarımız vücudumuzda ve zihnimizde  farkında olduğumuz / olmadığımız birçok sağlık problemi yaratıyor. O zaman kötü alışkanlıkları iyileriyle değiştirmeye başlayalım, ne dersiniz? Mesela egzersizde de şekerli gıdalarda, hamurişlerinde bulduğumuz şeyi bulabiliriz : gerektiğinde zihnimizi üzücü, yorucu, gerilim yaratan şeylerden uzaklaştırır; bizi rahatlatır, mutlu eder.