Yasal Uyarı

Yasal Uyarı
Bu sitede yayınlanan bilgi ve referanslar hiçbir surette doktor tavsiyesi yerine geçmez. Tüm sağlık problemlerinde mutlaka bir doktora başvurulmalıdır. Doktora başvurmadan kesinlikle ilaç veya başka tedavi yöntemleri kullanılmamalıdır.

Kaynak gösterilerek paylaşılan ve verilen bağlantılar (link'ler) ile ulaşılan bilgilerden kaynak sahibi sorumludur.
Sitede yer alan bilgilerin Multipl Skleroz ve diğer hastalıklar konusunda genel kabul gören tıp literatürüne uygun olduğuna dair bir iddiam yok. Bir MS hastası olarak denediğim, kısmen fayda gördüğümü düşündüğüm yardımcı tedavilerle ilgili bilgi paylaşıyorum. Dolayısıyla, her hasta benim gibi kendi sağlığı için yaptığı seçim ve uygulamalardan sorumludur.


18 Şubat 2016 Perşembe

ROGER MacDOUGALL : Kendi Metabolik Dengesizliğinizin Sebebini Bulun ve Onu Düzeltin

MS gibi kronik dejeneratif hastalıkların beslenme ve yaşam tarzıyla olan derin bağlantısından bu kadar çok bahsedip de Roger MacDougall’dan bahsetmeyi nasıl bu kadar uzun süre ertelemişim !? Roger MacDougall MS’le mücadeleye 1950’lerde başlamış bir öncü. Edindiği tecrübeyi kitapçıklarda anlatmış; bunları ücretsiz dağıtmış. Amacı, aynı hastalığı taşıyanlara diyetlerini değiştirerek ve besin eksikliklerini gidererek tam iyileşme sayılmasa da, belirtilerinde düzelme yaşayabileceklerini anlatmakmış. MacDougall’ın hikayesinden kısımlar aşağıda . Metnin aslı için şu bağlantıya bakabilirsiniz :


(Kitapçığı çevirmemde ve blog’da yayınlamamda bir sorun olmadığını direct-ms.org editörü Ashton Embry söyledi; içim rahat etti.)

***

Bu, MS’le mücadelemin hikayesi. Aşağıdakiler kişisel tecrübelerime ve bunlardan çıkardığım sonuçlara dayanıyor. Açıkça bilinmeli ki doktor değilim ve hiçbir tıbbi eğitim almadım. Giderek artan  sayıda bağımsız doktor şimdi aynı sonuçlara ulaşsa da teorilerim tartışmalı.


Genelde tıp profesyonelleri tarafından kabul edilmeyen görüşleri ifade eden sıradan biri olarak, haliyle bu kesimden çok eleştiri alıyorum. Amaçlarım çok basit. Ölümcül sakatlığa kadar varan sıkıntılar çektim ve şimdi hatırlayabildiğimden daha sağlıklı bir yaşamın keyfini sürüyorum. Bu alışılmadık tecrübeyi hala sıkıntı çekenlere verebileceğim tavsiyeyi ulaştırmak için kullanmasaydım insan sayılmazdım. İşte gerçekler :


1953 şubatında - 30 yıl önce - Londra’da Queen Meydanında bulunan National Hospital for Nervous Disease’de teşhis aldım. O zamanlarda benimle ilgilenen uzman dünyanın en önde gelen nörologlarından biri ve hastane de en önemli nöroloji merkezlerinden biri olarak tanınıyordu.


Birkaç yıl içinde bacaklarımı, gözlerimi ve parmaklarımı kullanamaz hale geldim. Sesim bile etkilenmişti ve birkaç saniyeliğine bile ayakta dik duramıyordum.


Yıllar sonra Hollywood’da yaşarken tepeden tırnağa nörolojik muayeneden geçtim : ensefalografi, radyoaktif beyin taraması ve lumbar ponksiyon (iğneyle inceleme). Beyinde skar (yara) dokusu izi tespit edildi ve beyin omurilik sıvımdan bir örnek analiz edilmek üzere New York’taki bir laboratuvara gönderildi. Sonuç multipl sklerozdan muzdarip birine ait bir örnek olarak geri döndü.


Bugün görüşüm tamamen düzelmiş durumda. Merdivenleri koşarak inip çıkabiliyorum ve yaşıtım çoğu erkeğin yaşayabileceği kadar aktif bir yaşam sürüyorum. Bu ifadeleri destekler biçimde, 1975’de önde gelen bir nörolog tarafından yapılan  tıbbi muayeneme daha sonra değineceğim. Hiçbir mucize gerçekleştirilmedi.  İyileşmedim. Basitçe bir remisyon (geri çekilme) - AMA KENDİLİĞİNDEN OLDUĞUNA KESİNLİKLE İNANDIĞIM BİR GERİ ÇEKİLME - yaşıyorum.

Herbir insan vücudunun metabolizmasının farklı olduğunu kabul etmekle birlikte, belli prensipleri izleyerek elde ettiğim faydanın başka insanlara da uyarlanabileceğini varsaymanın mantıksız olmadığını düşünüyorum.

Fakat daha önceki kitapçığımda anlattığım rejimin uygulayan herkese iyi geldiğini iddia etseydim tamamen dürüstlükten uzak davranmış olurdum. Rejim, benim için ve birçokları için işe yaramış görünüyor. Tavsiyelerime uyan bazı kişilerin durumunun düzelmediğini söylemek de eşit derecede olası. Önceleri, önerilerimi yeterince uzun süre, harfiyen uygulamadıklarını veya belki de başarılı olmak için benim kadar kararlı olmadıklarını düşündüm.

Ama gıda alerjileri alanındaki son ilerlemeler daha akla yakın bir açıklamayı ortaya çıkardı.  FARKLI İNSANLARIN FARKLI METABOLİK SÜREÇLERİ, FARKLI ALERJİLERİ VE AYNI ZAMANDA ÇEŞİTLİ ALERJENLERE KARŞI FARKLI DÜZEYLERDE REAKSİYONLARI BULUNUYOR. BÖYLELİKLE BANA İYİ GELEN DİYET, BÜTÜN DİĞER VAKALARDA BAŞVURULACAK DİYET OLMAK ZORUNDA DEĞİL.

Artık bir kimsenin alerjilerini basit bir testle belirlemek mümkün. Bunu yakın zamanda yaptırdım. Sonuç iddiama ek bir destek sağlıyor. Teste göre en şiddetli alerji gösterdiğim gıdalar yıllar önce diyetimden çıkardığım gıdalar, ki bu rahatsızlığımı diyetimden gluteni, süt yağını, diğer hayvansal yağları ve şekeri çıkardığım için kontrol altına aldığımı gösteriyor.

Peki alerjiler hakkında hiçbirşey bilmezken neden böyle birşey yaptım? Bana öyle geliyor ki bu sorunun cevabı son derece önemli; çünkü aynı zamanda başka bir sorunun da cevabı olabilir : multipl sklerozumun sebebi bence neydi?

Alerjenin ne olduğunu bilmek önemli. Alerjik olduğumuz bir gıda (alerjen denir) bağışıklık sistemimiz tarafından kabul edilmeyen bir gıdadır. Alerjen, metabolik süreçlerimize uyum sağlamak yerine, işlevi virüs ve mikroplar gibi istenmeyen işgalcilere karşı muhafızlık etmek olan akkan (lenf) hücrelerimize saldırır, hatta onları yokeder. Bu sebeple alerjenleri diyetimizden çıkarmak sağlığımız için bu kadar önemlidir.

Vücudumu artık biyolojik bir süreç - daha doğrusu, yanlış giden bir biyolojik süreç - olarak görüyordum. Alerji testlerini duymadığım için diyetimdeki hataları tespit etmenin bir yolunu bulmam gerekiyordu.

İnsan tarafından ta başlangıçtan beri tüketilmiş olan yiyeceklere bağlı kalmak bana mantıklı göründü. DİYETİMİ, İNSANLIK TARIMA DAYALI TOPLULUKLAR HALİNDE YERLEŞİK DÜZENE GEÇMEZDEN, TAHIL YETİŞTİRİP, İNEK BESLEMEDEN ÖNCE  AVCI-TOPLAYICILARIN TÜKETTİĞİ YİYECEKLER ÜZERİNDE TEMELLENDİRDİM.

Beni, gluteni (tahıllarda endospermi - rüşeymi çevreleyen bir protein), inek sütünü ve şekeri kesmeye götüren bu mantık oldu. Bu gıdaları tüketmenin sonucunda evrilmedik ve bence bu gerçek onları reddetmemizle bir şekilde ilişkili. Henüz bilinenler yeterli değil; ama yiyecekler ve hastalık arasındaki bağlantı giderek belirginleşiyor. Üç temel allerjenimi ortadan kaldırdığımda kötüleşmem durdu ve yavaş - ama  yine de - sürekli bir ilerleme kaydetmeye başladım.

Bundan çıkardığım sonuç, türümüze yabancı olan veya alerjik olduğumuz, bağışıklık sistemine (doğal savunma sistemlerine) saldıran gıdalar bir yolunu bulup sağlıklı yeni hücrelerin yapımına engel oluyor ve böylece yaşlanmaya varıncaya kadar tüm dejeneratif hastalıklar için neden haline geliyor.

zaman zaman blog'a bağlantı vermektense direkt kopyala/yapıştır yöntemiyle yazılarımı paylaşmayı daha pratik (?) bulan kişiler oluyor. Ben de arada sırada böyle selam vermeyi düşündüm herkese. Has okurlar ve çabama saygı duyan sevgili misafirler, böldüğüm için kusura bakmayın. şu yazıyı okumuş muydunuz?   ipek yavuz 


Multipl Skleroz nedir? Görünen o ki hastalığın sebebi konusunda genel olarak kabul gören bir anlayış yok. Hastalığı etkilerini anlatarak tanımlamak gerekiyor. Black’s Medical Dictionary’ye göre “beyin ve omuriğin çeşitli yerlerine dağılmış olarak bulunan, büyüklükleri topluiğne başından bezelye büyüklüğüne veya daha fazlasına kadar değişen, herbiri  aslında sadece sinir hücrelerini ve liflerini birbirine bağlayacak miktarda varolması gereken bağdokusu (mikroglia) topaklarından oluşmuş sertleşmiş parçalar içeriyor... Erken aşamalarda sertleşmiş parçaların içinde bulunan, sinirlerin izolasyonunu sağlayan tabakalar parçalanıyor, emiliyor, sinir liflerini çıplak bırakıyor, bağdokusu daha sonra bunlar arasında oluşuyor.” Veya Blakiston’ın 3. baskısına göre “Gliyozis ve sinir sisteminin farklı bölgelerini parça parça etkileyen plak oluşumu tarafından takip edilen demiyelinizasyon. Sebep bilinmiyor.”

Basitçe ifade edilirse, sinirlerin yalıtımı, beyne giden ve beyinden gelen uyarımların artık etkili biçimde taşınamayacağı şekilde bozuluyor. Sonuç felç, kısmi körlük, denge eksikliği ve vakadan vakaya değişen tanıdık belirtilerin tümü olabilir.

Bana göre hastalıklarla ve rahatsızlıklarla başa çıkmak için üç yöntem var.

İlk olarak, ilaçların kullanımıyla ortodoks tıbbi yaklaşım var. Modern tıbbın başarısı temelde buna dayanıyor.  Maalesef MS ve çoğu diğer dejeneratif rahatsızlıklar için (eğer gerçekten varsa) uygun ilaç henüz keşfedilmedi.

İkinci olarak genetik mühendislik adı verilen yeni manipülatif bilimsel yaklaşım var. Gerçekçi olmak gerekirse buna daha zaman var.

Üçüncü olarak önleyici veya bütüncül tıp olarak bilinen yöntem var. Benim MS’le başetme yöntemim işte buna dayanıyor.

Hepsi de herhangi bir sağlık sorununa yaklaşım olarak meşru. Ama, MS sözkonusu olduğunda, benimsediğim yöntem bende pozitif sonuçlar doğuran tek yöntem olduğu için, denemekte yarar var gibi görünüyor.

Bence sorunlara her üç yöntemle de yaklaşmak mümkün.  Profesyonellerde aşırı katılık ve kalıplaşma eğilimi oluyor. Bir şeyi yapmanın farklı yolları olduğunu herzaman hatırda tutmakta fayda var.

Şimdiye kadar değindiğim konuların üstünden geçeyim.  Yirmibeş yıl önce hastalığım karşısındaki nörolojik yaklaşım beni hayal kırıklığına uğrattı. Tutarlılığı yoktu,  yönü yoktu, inanılırlığı yoktu, görülebilir bir başarı şansı yoktu.  Düşüncelerim biyokimya okuduğum bir döneme sürüklendi  Anatomi eğitimi almış doktorun sandığı gibi statik bir et yığını - bir tür yaşayan kadavra - olmadığım düşüncesine vurulduğumu hatırlıyorum. Biyokimyasal bir süreç olduğumu söylemek daha doğruydu. Ve şimdi, ters giden bir biyokimyasal süreçtim.

Belki, diye düşündüm, işin içinde esrarengiz bir virüs ya da vücudu istila eden bir mikrop yoktur. Belki sadece bir kimyasal dengesizliğin,  (en geniş anlamıyla) yanlış kimyasalların biraraya toplanmasının ve tekrar kabul edilebilir bir insanı oluşturmayı başaramamasının sonucuydum.

Sonuç olarak nöroloğumu bıraktım ve - neredeyse enkaz halinde - karım ve arkadaşlarımın paha biçilmez yardımlarıyla bu yeni olasılığı araştırmaya giriştim.

Bu yazı o kararın sonuçlarından biri. Hikayem sayesinde çok sayıda insan farkedilir gelişmeler gösterdi.

Sonuçlardan birinin “DİYET VE SAĞLIK GENELLİKLE DİREKT OLARAK BAĞLANTILIDIR” gerçeğinin, bu tartışmanın diğer tarafından bazı (tıbbi mesleklerden) arkadaşlarım tarafından farkedilmesi olacağını umuyorum.

Her halükarda Queen Square’den (hastane) ayrıldıktan sonra mantığımla bir tedavi sürecine başladım. Tarih, gözlem ve sağduyunun bir bileşimi  ne yapmam gerektiğini söylüyorsa. onu yaptım.

Şahsen yaptığım buydu ve benim için sonuç üzücü teşhisten tam bir geri dönüş oldu. Tekerlekli sandalyeye mahkum olmak yerine tekrar normal bir insan oldum.

Aynı rejimin hastalıktan muzdarip diğer insanlar için de aynı güzel sonucu vereceğini garantilememin bir yolu yok.

Söyleyebileceğim tek şey, metabolik sürecin aynı şekilde analizi ve  telafiye yönelik uygun diyetin aynı katılıkla uygulanmasının aynı sonuçları doğurması gerektiği.

Bir başkasına tamamıyla benzeyen kimse yok. Hayatınız kendi ellerinizde. Rahatsızlığınızı kontrol altında tutmak ve iyiye gitmek istiyorsanız, benim gibi yapmanız ve vücudunuzun tolere edebileceği diyete ulaşmak için uğraşmanız mantıklı.
...

Size insanların önemli bir kısmının buğdayı ve diğer tahılları, ayrıca şekeri, süt ve süt ürünlerini tolere edemediğini söyleyebilirim; ama bu grupta olup olmadığınızı kendi kendinize bulmanız gerekiyor. Sayılan gıdalar sizin için uygun olabilirler. Yine de, birçok beslenme uzmanıyla birlikte bundan emin değilim.

Eğer denemeyi  yalnız başınıza yapma konusunda kendinizi yeterli hissetmiyorsanız veya yardıma ihtiyacınız varsa, bu yazıyı dikkate alarak okuyacak açık fikirli, diyet konusunda bilinçli, bütüncül (holistik) tarzda bir hekim aramanızı ve kendinizi ona teslim etmenizi şiddetle öneririm.

Belki, en başta beslenmemde yaptığım üç önemli değişikliğin başka dejeneratif rahatsızlıklarda yararlı olduğunun tıbben kabul edildiğini belirtmekte fayda var.

  • Glutensiz diyet çölyak hastalığının belirtilerini yokeder.
  • Şekersiz diyet diyabet ve hipoglisemi vakalarında önerilir.
  • Süt yağından arındırılmış diyetin kalp rahatsızlıklarından muzdarip kişilere iyi geldiği görülüyor.

Beslenmedeki bu değişikliklerin metabolizmanın sağlıklı yenileyici hücre dokusu oluşturma yeteneğini etkilediği apaçık. Vücudumuzun sadece yaşam süreciyle kaybettiği hücrelerin yerine konacak yeni hücre dokusu ihtiyacını karşılayabiliriz.

İşleyişin sürekliliğini sağlamanın  önemli bir yolu, kaybedilen herhangi bir önemli besin öğesini yerine koymaktır...

İzleyen birkaç yıl içerisinde şüpheli gıdaları diyetimden birer birer çıkarttım.  Başlangıçta ancak belirtilerimin durumunu sabit hale getirdim; sonra yavaşça ve sürekli olarak sağlığım iyiye gitti.  Yavaşça kelimesini vurgulamalıyım. Gömleğimin kol düğmesini ilikten geçirmeyi başarıp İLK BELİRGİN İYİLEŞMEYİ FARKEDENE KADAR DÖRT YILDAN FAZLA ZAMAN GEÇTİ. Uzun süredir ilk defa parmaklarım emirlerime uyuyordu.

Böylece cesaretlenip rahatsızlığımla ilgili olarak beslenme sorunuyla daha yakından ilgilendim.

Birçok şeyi - aslında herşeyi -  çok sayıda farklı doktor, biyokimyager, bilim insanı, araştırmacı ve uzmanın çalışmalarına borçluyum. Ben sadece başkalarına ait keşifleri, önerileri, kavrayışları uyumlu bir bütün içine topladım.

Bu, soruna pozitif yaklaşmanın bir yolu. Çok sayıda insana faydası olduğu görülüyor. Doğası gereği sonuç vermesi son derece uzun sürüyor; fakat daha önce söylediğim gibi yavaş bir düzelme, yavaş, umutsuz bir dejenerasyondan iyidir.

Tıbbın yakın zamanda teorilerimi biyokimyasal ve diyetetik konuları dikkate alan  medikal yöntemlerle ele alacağını umuyorum.

Yıllar boyunca teorilerimin çizdiği yolu takip ettim. 1975’te, 1953’te Queen Square’de ilk tetkiklerimin çoğunun başında bulunan nöroloğa gittiğimi sizlere şimdiki sağlığımın ışığı altında memnuniyetle söylüyorum. Beni tam bir nörolojik muayeneden geçirmesini istedim. Bunu yaptı ve muayene sırasında sürekli “Kusur bulamıyorum.” dedi. Her refleks, her kas, her hareket normaldi.

Sonunda sıra gözlerime geldi. Sağa doğru bakarken görüş alanımın sınırında bir nistagmus (gözün sağa sola titremesi) izi buldu. En kötü zamanlarımda nistagmus körlük boyutundaydı. Farkında bile olmadığım bir kalıntısı olması hiç önemli değildi. Bunun dışında gözlerim sözkonusu olduğunda astiğmatım inanılmaz şekilde yokoldu. Artık, uygun günışığı altında, gözlüksüz gazete okuyabiliyorum ki bunu son otuz yıldır  yapamıyordum.

Muayenemin sonunda nörolog, sakatlayıcı bir MS atağından tüm sistemimde geriye kalmış olduğu görülen tek izin (yukarıda bahsedilen) bu hafif nistagmus olduğunu onayladı.

Geçmişten bahsederken, Queen Square’deki ilk karşılaşmamızı izleyen yıllarda epey ağır bir atak geçirdiğimi hatırladı. Ona doğrudan, bu kadar muhteşem bir remisyonla (hastalıkta geri çekilme) karşılaşıp karşılaşmadığını sordum; o da karşılaşmadığını kabul etti.

Öyleyse Multipl Skleroz kurbanlarına önerdiğim şey ne?  Kesinlikle tam bir iyileşme değil. Eğer kabul ederseniz, soruna benim durumumda vücudumdaki düzelmeyi sağladığına inandığım ve başkalarına da faydalı olacağını düşündüğüm pozitif bir yaklaşım öneriyorum.

Şimdi okuyacağınız, ÇOK KISA SÜRE İÇİN BİLE GEVŞESEM ESKİ NAHOŞ DURUMUMA GERİ DÖNECEĞİME EMİN OLDUĞUM İÇİN  halen sadık olduğum rejimin detayları.

Tabii, belli bir dereceye kadar, alerji testimin bulgularına uyacak biçimde değişiklikler yaptım. Yani hafif alerjik olduğum birkaç gıdayı daha elimine ettim.

Alerji testi yaptıran herkes böyle yapmalı; fakat temelde yıllar içinde geliştirdiğim diyeti izliyorum ve tavsiye ediyorum.

DİYET

… istemediğim halde birçok insan tarafından, multipl skleroza karşı yaklaşımımın gluteni yasaklamaktan ibaret olduğu kanısını uyandıran “glutensiz diyetçi adam” olarak tanındım.  HİÇBİRŞEY GERÇEKTEN BU KADAR UZAK OLAMAZ. … Glutenin diyetten çıkarılmasının - çoğu kez şart olsa da - tüm yaklaşımın sadece bir yönü olduğunu hatırlamalısınız. ...

Bana göre dejeneratif hastalıklara beş koldan saldırılmalı :
  1. Gluten ve süt ürünleri yok
  2. Alerjik olduğunuz hiçbir gıda yok
  3. Düşük miktarda şeker
  4. Düşük miktarda hayvansal yağ. Daha çok doymamış yağlar.
  5. Varolan vitamin ve mineral eksikliklerinin giderilmesi
....

Tıbben çeşitli rahatsızlıkların belli gıdaların tüketimi sebebiyle oluştuğu veya kötüleştiği kabul ediliyor. Mesela çölyak hastalığı tahıllarla bağlantılı, diyabet şekerle bağlantılı, kalp hastalıkları süt yağıyla alakalı.

Rejimim,  multipl sklerozun (yukarıda sıralanan rahatsızlıklarla) aynı kategoride olduğu inancına dayanıyor; fakat yine de tıp otoritelerinin bu fikre katılmadığını vurgulamak gerekiyor. Eğer haklıysam  ALERJİK OLDUĞUNUZ VE SİZE ZARAR VEREN YİYECEKLERİ TÜKETİYOR OLMANIZ KUVVETLE MUHTEMEL.  Doğru yiyecekleri yiyerek durumunuzu düzeltme şansınız olduğuna inanıyorum. Hayattaki birçok şeyde olduğu gibi BAŞARI SİZİN KARARLILIĞINIZA BAĞLI. Kurallara gönülsüzce aşağı yukarı uymak olamaz. Zararlı olduğunu düşündüğünüz maddelerden birini içermesin diye yediğiniz her tabağa dikkat edin. Eğer hile yapmak için aklınız çelinirse, sadece kendinizi kandırdığınızı bilin.

Diyetinizi düzelttiğinizde yeni diyete neredeyse şimdiki diyetinize olduğu kadar kolay uyduğunuzu farkedeceksiniz. Bu da sadece alışkanlıkla ilgili. İyi ya da kötü beslenme alışkanlıkları - seçim sizin.

...

UZAK DURULACAKLAR

Bu bölümde özellikle bana zarar verdiğini düşündüğüm için diyetimden çıkarttığım gıdalardan bahsediyorum. Yani gluten, yüksek miktarda hayvansal yağ, işlenmiş şeker içerenler. Liste ürkütücü görünüyor ve şimdiki yeme alışkanlıklarınızda temel değişiklikler yapacak; ama sizin için  uygun olan iyi, besleyici,lezzetli gıda skalası hala çok geniş ve günlük menülerinizde çok sayıda değişikliğe izin veriyor.

GLUTENİ KATI BİÇİMDE KESMELİSİNİZ. Bu, hepsi gluten içeren ARPA, BUĞDAY, ÇAVDAR ve YULAFın her türlü kullanımından kaçınmanız anlamına geliyor.  … İçinde bir çimdik bile glutenli un bulunan hiçbirşey yemeyin. Bu açıdan diyetiniz çölyak hastalığından muzdarip birininki kadar katı olmalı.

Eğer sisteminizde gluten duyarlılığı  görünür hale gelmemiş olsa bile (çev. notu : mesela ekzema, sivilce, şişkinlik vs. için muhtemel sebep olarak) bu önlemi almanız bana göre akıllıca olacaktır.

Ayrıca rafine şekeri tamamen kesin. Şekere alerjisi olduğu anlaşılmamış olsa bile bu her insana vereceğim bir tavsiye. Bugünlerde tüm tıp otoriteleri buna katılacaktır.

Bal ve fruktozun (meyvelerde bulunan şeker) sisteminiz için daha zararsız olması mümkündür.

Hayvansal yağ tüketiminizi çok azaltmalısınız. TÜM SÜT ÜRÜNLERİNİ ve MARGARİNİ KESİN. Sağlıklı yağlar tüketin.
Kızartılmış yiyecekler sindirlmesi en zor yiyeceklerdir, bu nedenle tüketiminizi azaltmaya çalışın.

Dana, kaz, koyun yağları gibi tüm doymuş yağlardan kaçının. Ama sakatatı (karaciğer, dil, böbrek vb.) ete tercih ederek tüketebilirsiniz. Açık alanda yemlenen, serbest dolaşan hayvanları (av eti, kümes hayvanları, tavşan vs.) yiyin. Etinizdeki yağı herzaman ayırın.  (çev. notu : hayvansal yağı kesmek artık kronik hastalıklarda uygulanması önerilen farklı bazı diyetlerin - mesela taş devri diyetinin - yönergeleriyle çelişiyor.)
Yetiştirilen hayvanlarda adipoz (zararlı) yağın yapısal (gerekli) yağa oranı 50’ye 1 olabilir. Serbest dolaşan hayvanlarda bu oran 2’ye 1’dir.

Bira, cin, viski, votka, tatlandırılmış meyve suları ve gazlı içeceklere izin yok.

Yukarıdaki önerilerin bazıları kendi ulaştığınız sonuçlarla çelişebilir. Aslında kendi vücudunuzun sorumluluğunu size veriyorum. Size kendi durumumu kontrol etmeyi ve iyileştirmeyi başarmak için yaptıklarımı anlattım. Ayrıca, size kendi kararlarınızı vermeniz için yardımcı olması amacıyla bilimsel bir yönteme erişim sundum. Daha fazlasını yapamam.

MAALESEF “BUNU YAPIN”, “ŞUNU YAPMAYIN” DİYEMEM. YEDİĞİMİZ YİYECEKLERE VERİLEN KİŞİYE ÖZEL TEPKİLER GENEL BİR KURAL KONMASI İÇİN FAZLASIYLA BÜYÜK ÖLÇÜDE DEĞİŞİKLİK GÖSTERİYOR.

Belli bir dejeneratif hastalığı kontrol altına aldığı söylenen diyetlerden her zaman şüphe duymamın nedeni budur. Bu tarz bir hastalığa sahip biri için daima bir diyet vardır. Ama diyet bu kişiye özeldir, hastalığa değil. DİYET DAİMA ÖZEL BİR METABOLİZMAYA UYACAK ŞEKİLDE KİŞİYE ÖZEL HAZIRLANMALI.

GENEL SAĞLIK İPUÇLARI

Mümkün oldukça bulunabilen en taze yiyecekleri yiyin. Kıyılmış lahana, rendelenmiş taze havuç ve pancar gibi çiğ sebzeler tüketin. Hergün taze meyve de yiyin - size sindirime yardımcı  enzimler sağlarlar. Meyve ve sebze suları güzel sıvı öğünlerdir. Sebze suları taze sebzelerden meyve - sebze suyu sıkacağıyla çıkartılabilir veya bir sağlıklı gıda dükkanından satın alınabilir. Naturel (tatlandırılmamış) meyve - sebze suları şekersizdir ve günlük C vitamini alımınıza katkıda bulunur.

Dejeneratif hastalığınızın ortaya çıkmasının yıllar aldığını hatırda bulundurun.  Bu yüzden bir gecede düzelmeyeceksiniz.

Son bir ekleme olarak, eğer alerji testi yaptırdıysanız bu son bölümün test sonuçlarına uyacak şekilde uyarlanması gerekeceğini unutmayın.

Tavsiye ettiğim çoğu şeyi uygulanabilir bulacağınızdan eminim. İdeal olan diyetin kişiye özel olarak düzenlenmesi. Ama anlattığım diyetin kendinizinkini hazırlamak için bir temel oluşturacağını düşünüyorum.

SABIR, AZİM ve UYGULAMADA GAYRET GEREKİYOR. Ama şahsen ulaştığım tamamıyla belirtisiz (semptomsuz) hal tüm çabalara değer. Sizi temin ederim.

EK DÜŞÜNCELER

PROBLEMİNİZİN TEMELDE GIDA DUYARLILIKLARI VE EKSİKLİKLERİNDEN KAYNAKLANDIĞINI hatırlayın. Bildiğimiz anlamda bir hastalıktan çekmiyorsunuz. Kendine has özel sebepleri ve çareleri olan size mahsus bir dengesizlikten muzdaripsiniz (eksiklikler ve bağımlılıklar). Göreviniz bu metabolik problemlerin (alerji olsun, vitamin veya mineral eksikliği olsun) ne olduğunu bulmak ve daha sonra onları düzeltmek.

Neyse ki çok sayıda doktor, klinik ve tıp merkezi artık dejeneratif hastalıklarda sebep olan bir faktör olarak beslenme odaklı ve - MS’in kendi başına bir varlık olduğu anlayışını henüz bırakmamış olsalar da - son derece yardımcı olabiliyorlar. Kendi muhakemenizi kullanmanız ve tavsiyelerinden hangilerini kabul edip hangilerinden şüphe etmeniz gerektiğine karar vermeniz gerekiyor.
Alerji testimin sonuçları benim için iki nedenden ötürü belirleyiciydi. Alerjik olduğum en önemli gıdaları belirlediğimi gösteriyorlardı : tahıllar (gluten), süt ürünleri, şeker, portakal, domates, tütün. Ayrıca daha önce farketmediğim brkaç başka alerjeni tespit ediyorlardı  : özellikle soğan, pirinç, mısır, elma. Bunları diyetimden çıkarmanın herhangi bir ek düzelme getirip getirmeyeceğini gözlemlemek ilginç olacak.

Uzmanların bahsettiği en yaygın alerjenler arasında, hepsini kendim için düzenlediğim diyetten çıkarttığım buğday, arpa, yulaf, çavdar, süt ürünleri, kakao, çikolata ve şeker bulunuyor. Bazı kimseler için sorun yaratan başka yiyecekler : kabuklu deniz hayvanları, yumurta, kırmızı et (artık bunu da tüketmiyorum). Fakat sizin EN KÖTÜ DÜŞMANLARINIZIN NELER OLDUĞUNU KENDİNİZ BULMAK ZORUNDASINIZ.

Bence MS’in gizemli, keşfedilmemiş bir fiziksel sebebi yok. Daha ziyade, metabolik süreçlerinizin (özellikle bağışıklık sisteminiz, yani akkan [lenf] hücrelerinizin) kan dolaşımınızdaki yabancı gıda maddelerine verdiği tahmin edilebilir ve kolaylıkla anlaşılabilir reaksiyon. Paniği bırakın ve normal hayata doğru uzun, yavaş, zorlu tırmanışınıza başlayın.

Yirmi yıldan fazla zaman önce, karanlıkta, umut ve mantıktan fazla birşeyin yokluğunda uğraşarak yaptığım tam da budur. Eğer ben o zaman yalnız başıma yapabildiysem, siz şimdi varolan tüm imkanlarla kesin başarırsınız. Ha gayret!
***

ROGER MacDOUGALL HAKKINDA

Oyun yazarı, film senaristi, besteci, müzisyen, şarkı sözü yazarı, tiyatro sanatları alanında öğretim görevlisi olan Roger MacDougall 1910 yılında, İskoçya’da doğmuş. Glasgow Ünivarsitesinde hukuk eğitimi aldıktan sonra müzisyen ve yazar olarak kariyer yapmaya başlamış. Üretkenliğiyle  kendine İngiliz film sektöründe yer edinirken, tiyatroyu da ihmal etmemiş ve başarılı oyunlar yazmış.

1953’te görme ve yürüme bozukluğuyla hastaneye gittiğinde MS teşhis edilmiş; fakat teşhis kendisinden gizlenerek durum eşine anlatılmış. MacDougall’a durumu “sinirlerde enflamasyon” olarak açıklanmış. Durumu yavaş yavaş kötüleşerek onu tekerlekli sandalyeye mahkum etmiş. Ses kayıt cihazı kullanarak iki oyun daha tamamlamış.

En sonunda rahatsızlığının multipl skleroz olduğu gerçeğini öğrenmiş. Hastalığın tedavisi olmadığını kabul etmeyerek multipl skleroza benzer dejeneratif hastalıklar hakkında öğrenebileceği herşeyi öğrenmeye çalışmış. Araştırmaları sonucunda soruna beslenmeyi düzenleyerek yaklaşmak gerektiğine karar vermiş. Bunun sonucunda, kendi üzerinde yıllar süren ve sonuçları yukarıda hikaye edilen denemelere başlamış.

Roger MacDougall sağlığına kavuşarak 80’li yaşlarındaki ölümüne dek herhangi bir MS semptomu göstermeden ve sağlıklı yaşıtları kadar aktif bir hayat sürmüş. Bu iyileşmenin diyetinde yaptığı değişiklikler sonucu gerçekleşen bir remisyon olduğuna inanarak benzer pozitif etkileri yaşamaları umuduyla deneyimlerini MS’ten (ve diğer kronik dejeneratif hastalıklardan) muzdarip insanlarla paylaşmış.