Yasal Uyarı

Yasal Uyarı
Bu sitede yayınlanan bilgi ve referanslar hiçbir surette doktor tavsiyesi yerine geçmez. Tüm sağlık problemlerinde mutlaka bir doktora başvurulmalıdır. Doktora başvurmadan kesinlikle ilaç veya başka tedavi yöntemleri kullanılmamalıdır.

Kaynak gösterilerek paylaşılan ve verilen bağlantılar (link'ler) ile ulaşılan bilgilerden kaynak sahibi sorumludur.
Sitede yer alan bilgilerin Multipl Skleroz ve diğer hastalıklar konusunda genel kabul gören tıp literatürüne uygun olduğuna dair bir iddiam yok. Bir MS hastası olarak denediğim, kısmen fayda gördüğümü düşündüğüm yardımcı tedavilerle ilgili bilgi paylaşıyorum. Dolayısıyla, her hasta benim gibi kendi sağlığı için yaptığı seçim ve uygulamalardan sorumludur.


27 Ağustos 2015 Perşembe

Kandidiyaz Nedir? Anormal Bağırsak Florası Bize Ne Yapar?

“Bütün hastalıklar bağırsakta başlar”, “Ölüm bağırsaklarda barınır.” Doğruluklarını ancak yavaş yavaş anladığımız bu vurucu cümleleri günümüzden 2400 yılı geçkin bir zaman önce Hipokrat söylemiş.


Hipokrat’ın sözlerini tekrarlayan bazı günümüz doktorları (örneğin 7'den 70'eTaş Devri Diyeti kitabının yazarı merhum Dr. Ahmet Aydın)  ve bilim adamları bu sözlerle bağırsaklarımızda yerleşmiş olan faydalı bakterilerin yarattığı ekosistemin insan sağlığı için taşıdığı önemi anlatmak istiyor.


İnsan vücudunu oluşturan hücre sayısı 10 trilyon civarında. Organlarımızda ve cildimiz dahil dokularımızda, insan vücuduna eşlik ederek yaşayan, sindirime ve birçok fizyolojik sürece yardımcı olan binlerce türe mensup mikroorganizma sayısı ise vücut hücrelerimizin sayısının on katı kadar. Vücudumuzun insan için yaşamsal önem taşıyan, mikroorganizmalardan oluşan ekosistemine “mikrobiyom” deniyor. Sağlıklı vücutta olması gereken faydalı bakterilerle simbiyotik bir ilşkimiz var. Vücudumuz onlara yaşayacakları ortamı ve besini sağlıyor. Bakterilerin yararlı faaliyetleri arasında vücudumuzun sindiremediği gıdaları (örn. bitkisel lifler) sindimemiz için gerekli bazı enzimleri üretmek, vitamin sentezlemek (bazı B grubu vitaminler, K vitamini vs.), zararlı mikroorganizmalara saldırarak sayılarını kontrol altında tutmak, toksinlerin bağırsak duvarından kan dolaşımına geçmesini engellemek var. İnsan bağırsağındaki mikroorganizmalarin toplam ağırlığı iki kiloyu buluyor. Sağlıklı bir insanda bu mikroorganizmaların %80 - 85'inin yararlı mikroorganizmalar olması, en fazla %15 - 20'sinin fırsatçı mikroorganizma olması bekleniyor.

Vücuttaki bütün mikropları deterjanlar, sabunlar, antibakteriyel ajanlarla öldürme anlayışını terketmeye, içimizdeki mikrobik ekosisteme zarar vermemek gerektiğini anlamaya başlıyoruz. Mesela antibiyotiklerin zararlı mikropları öldürürken faydalı bakterileri de öldürdüğü, böylece sağlığımıza zarar verdiği artık bilinen bir gerçek. Antibiyotikler faydalı bakterileri öldürüp bağırsak ve ürogenital sistemimizde çoğunluğun artık kontrolsüz kalan zararlı mikroorganizmalara geçmesini sağlamanın yanısıra patojen (hastalık yapıcı) bakterilerin de antibiyotiklere karşı direnç geliştirmesine, giderek daha güçlü patojenlerle karşı karşıya kalmamıza sebep oluyor. Üstelik mikrobiyoma zarar veren tek ilaç türü antibiyotikler de değil. Steroidler, reçetesiz satılan birçok ağrıkesici ve hatta doğum kontrol haplarını da mikrobiyoma zarar veren , sağlığımız için uzak durmamız gereken ilaçlar arasında sayabiliriz.


Yukarıda anlatıldığı gibi yararlı bakterilere zarar vererek mikrobik ekosistemimizi bozan alışkanlıkların yanında zararlı mikroorganizmaların çoğalmasına sebep olarak mikrobiyomun dengesini bozan alışkanlıklarımız var. (Tahmin edeceğiniz gibi modern çağın getirdiği yeni beslenme alışkanlıklarından sözedeceğim.) İlk akla gelen günümüzde şeker ve tahıl tüketiminin çok artmış olması. Şekerli ve tahıllı yiyecekler "candida albicans" gibi normal bağırsak florasına sahip insanlarda sayıları yararlı bakteriler tarafından kontrol altında tutulan, böylece çoğalarak bize zarar veremeyen mikroorganizmaları besleyip çoğaltıyor. Beslenmemizde bu tür zararlı bakteri ve mantarları besleyen yiyecekler ağırlıktaysa bağırsak florasını zararlı mikroorganizmalar domine etmeye ve çeşitli sağlık problemlerine yol açmaya başlıyor. Günümüzde çoğu insanın başına gelen bu. Üstelik zamanla yayılan zararlı mikroorganizmalar yüzünden normalde iç çeperi dost bakterilerle kaplı olması gereken bağırsaklar tahrip oluyor, bütünlükleri bozuluyor. Kandida türü zararlılar rizoid adı verilen uzantılarını bağırsak duvarına geçiriyor. Bağırsaklar sızıntılı (geçirgen) hale gelip yarı parçalanmış proteinlerin (peptidler) kan  dolaşımına sızmasına yol açıyor. Bunun sonucunda besin duyarlılıkları, alerjiler, ekzema ve astım gibi rahatsızlıklar ortaya çıkıyor. Muhtemelen sızıntılı bağırsak sendromu bağışıklık sistemi hastalıklarının oluşması ve ortaya çıkmasında da çok önemli bir faktör.

Anormalleşmiş (disbiyoza uğramış) bağırsak florasının ne tür rahatsızlıklara neden olabildiği konusunda Dr. Natasha Campbell - McBride’dan alıntı yapacağım. Dr. Campbell-McBride nörolog ve beslenme uzmanı. Otizm hastası çocuğunu beslenmesini, yani en başta bağırsaklarını düzelterek tamamen iyileştirmiş. Daha sonra Cambridge’de açtığı kliniğinde anormal bağırsak floraları yüzünden pskiyatrik hastalıklara yakalanmış çocuk ve yetişkin hastaları tedavi etmeye başlamış. Tedavi ettiği ve sorunlarının anormal bağırsak florasından kaynaklandığını belirttiği hastalar arasında otizm, disleksi, dispraksi, hiperaktivite, şizofreni, depresyon rahatsızlıklarından muzdarip çocuk ve yetişkinler var. Bu konuda tecrübe ve birikimlerini anlattığı kitabı GAPS Bağısak ve Psikoloji Sendromu’nu satın almak için seçenekler aşağıdaki sayfada :


Dr.Natasha Campbell, GAPS (gut and psychology syndrome - bağırsak ve psikoloji sendromu) ismini verdiği kitapta özellikle otizm, DEHD, disleksi, dispraksi gibi rahatsızlıklardan muzdarip çocukları konu ediyor ve bu tür rahatsızlıkların temelde bozuk bağırsak florasından kaynaklandığı görüşünü savunuyor. Otizm gibi hastalıklar erken yaşta teşhis edilebiliyor. Bu demektir ki hastalanan çocukların belki hepsinde bebeklikten beri bu hastalıklara uygun bir zemin bulunuyor. Bu konu ve yetişkinlerde depresyon, şizofreni gibi psikiyatrik rahatsızlıklardan muzdarip yetişkinlerin beslenme değişikliğinden nasıl fayda göreceği, diyette değişikliğin nasıl yapılacağı kitapta etraflıca anlatılıyor.

Bağırsak florası normale döndükçe, hasarlı (sızıntılı) bağırsaklar tamir olup sızdırmazlıklarını geri kazandıkça hastaların da sağlıklarına kavuşmaya başlayacağını anlatıyor. Kitap anormal bağırsak florasının psikiyatrik hastalıkların yanında bağışıklık sistemi hastalıklarıyla da ilgili olduğunu açıklıyor.


Bu tür hastalıkların görülmediği topluluklarda da Batı tipi beslenme  alışkanlıkları edinildiğinde psikiyatrik hastalıklara, kronik hastalıklara, gıda duyarlılıklarına, özetle modern Batı toplumlarını ele geçiren kalp - damar hastalıkları gibi hastalıklara yakalanan birey sayısının arttığı gözleniyor. Düşününce, iki üç kuşak önce adı bile duyulmamış veya çok az rastlanan hastalıkların toplumumuzda bu kadar yaygınlaşmış olması aynı sürecin sonucu değil mi? MS, romatoid artrit, ülseratif kolit, tip 2 diyabet  gibi bağışıklık sistemi hastalıkları giderek yaygınlaşıyor. Aynı zamanda alerji, ekzama, hiperaktivite, otizm gibi dertlerden muzdarip çocuk (ve ebeveynlerin) sayısı gün geçtikçe artıyor.


Kandidiyaz Nedir?

Kandida bağırsak, mesane, vajina vs. vücudumuzun çeşitli organlarında yaşayan fırsatçı bir mantar. Aslında en ünlüsü “candida albicans” olmak üzere bu tek hücreli mayanın yirmiden fazla türü bulunur. Özellikle geniş spektrumlu antibiyotikler bağırsak, mesane ve vajinadaki yararlı bakterileri öldürürken kandida türlerine brşey yapamıyor. Beslenme tarzımız ve ilaçların etkisiyle  bağırsak, cilt  ve ürogenital organlarda kandida nüfusu artıyor. Kandidanın yolaçtığı enfeksiyonlara  “kandidiyaz” deniyor. Kandida bebeklerde pişik, ağızda ve vajinada pamukçuk gibi tanıdık rahatsızlıklara neden oluyor. Kandidanın kan dolaşımıyla ulaştığı tüm sistemlerde yarattığı rahatsızlıklardan en sık rastlananları :


  • Sindirim sorunları (kabızlık, kolit, IBS-huzursuz bağırsak sendromu)
  • Cilt problemleri (ekzema, mantar) : ciltte özellikle ılık ve nemli bölgelerde, tırnakta mantar enfeksiyonlarına neden olan genelde candida albicanstır.
  • Eklem rahatsızlıkları (artrit)
  • Davranışlarda ve duygudurumunda değişim ve sıkıntılar
  • Tekrarlayan vajinal mantar enfeksiyonları


Birçok kişideki yorgunluk, karında şişkinlik, zihinde bulanıklık, kaslarda güçsüzlük, eklem ağrısı, sinüslerde tıkanıklık, düşük libido, sürekli tatlı yeme isteği gibi birbirlerinden çok farklı görünen şikayetlerin kaynağı bağırsaklardaki kandida nüfusunun aşırı artması olabilir.

Tahıllı ve şekerli yiyecekleri yedikçe daha fazla tüketmek istememizin temelde iki sebebi var. Birinci sebep bu tür yiyeceklerin kandaki insülin seviyesini birden yükseltiyor olması. Glisemik indeksi yüksek yiyecekler yüzünden insülin seviyesi hızla yükselip hızla düşünce tekrar açlık hissi oluşuyor. Açlığını nişastalı veya şekerli yiyeceklerle bastırmaya alışmış kişiler sürekli karbonhidrat - insülin döngüsünde yaşıyor. Bu şekilde beslenildiğinde de kandida dahil, bağırsaklardaki zararlı mikroorganizmalar çoğalıyor. Sağlıklı bir insanın bağırsağında nüfusları yararlı bakteriler tarafından kontrol altında tutulan, dolayısıyla problem yaratacak kadar çoğalamayan kandida grubu mantarlar ve diğer zararlı mikroorganizmalar giderek yayılıyor, daha fazla şekerli ve nişastalı gıda tüketilmesine neden olan açlık ve tatlı krizlerini yaratan toksinlerini salgılamaya devam ediyor. Bu toksinler de ikinci sebep.

Kandidiyaz bağırsak florasının zararlı mikroorganizmalar lehine bozulduğunu gösterdiğine göre kandidanın kontrolden çıkıp aşırı çoğalmasına elverişli ortamlarda  haliyle clostridia gibi başka zararlı organizmaların da çoğalması hiç şaşırtıcı değil. Tüm bu organizmalar direkt neden oldukları rahatsızlıkların yanında salgıladıkları toksinlerle de başımıza bela oluyor. Bu toksinler ruhsal durumumuzu bozup irili ufaklı psikiyatrik rahatsızlıklara yol açıyor ve kendilerini besleyen, bize zararlı yiyeceklere istek duymamıza sebep oluyor. Ayrıca vücut salgılarımızın dengesini de bozuyor. Mesela mide asidi düşüklüğü yaratıyor ki bu da birçok sağlık problemimizin temelinde yatan sebeplerden biri.


Kandidanın kan dolaşımıyla yayılması, sistemik hale gelmesi özellikle bağışıklık sistemi zayıf kişilerde ölümcül olabiliyor. Mantar enfeksiyonlarının iyileşmesi zaman alsa da sağlıklı insanlar için büyük sorun teşkil etmiyor; fakat aşağıdaki durumlara maruz kalanların ekstra dikkatli olması ve en başta vücutlarında üreyen kandida gibi mantarları kontrol altında tutan sağlıklı mikroorganizmaları beslemek ve zararlı mantarların çoğalmasını engellemek için beslenme tarzlarını değiştirmeleri gerekiyor :


  • AIDS (HIV)
  • Sistemik lupus
  • Uzun süreli radyasyon terapisi
  • Kemoterapi, organ nakli sebebiyle bağışıklık sisteminin baskılanması, kortikosteroid kullanımı

Durum genelde bu denli ciddileşmese de uygun bir beslenme tarzı, alkolden uzak durmak, egzersiz, yeterince su içmek, ağır strese maruz kalmamak koruyucudur. Sistemik kandida enfeksiyonundan şüphelenildiğinde tıbbi yardım almak gerekir.

Kandidiyaza ve anormal bağırsak florası sorunlarına  karşı ne yapmalı?


Kandida veya diğer zararlı mikroorganizmaların yolaçtığı şikayetleriniz varsa yapılması gereken birkaç şey var. En başta tahıllı gıdaları, nişasta ve şekeri beslenme düzeninizden çıkartmak veya minimum düzeyde tüketmek gerekiyor. Bu tür gıdaların yerini taze ve pişmiş sebzeler, yeşillikler, meyveler (miktarına ve türüne dikkat ederek; çünkü meyveler de şeker kaynağı ve şekerle beslenen mikroorganizmaları coşturmak istemiyoruz), et, yumurta, özellikle yoğurt, kefir gibi fermente süt ürünleri, tuzsuz kabuklu yemişler ve tohumlar  almalı. Yani işlenmiş unla, şekerle yapılmış kof ve zararlı yiyeceklerin, hatta çok düşkün olduğumuz bulgurlu, rafine pirinçli, patatesli tariflerin yerini yararlı gerçek besinler almalı. 

Şekerden bahsedip bol şekerli (hatta “aspartam” gibi çok zararlı yapay tatlandırıcılarla tatlandırılmış) içecekleri unutmak olmaz. Hazır gazlı içecekler ve hazır meyve suları da tamamen bırakılmalı. Kısacası Taşdevri (paleolitik) Diyeti günlük diyetiniz olmalı.
http://www.bugday.org/portal/haber_detay.php?hid=1308


Alınacak önemli bir tedbir de ilaç kullanımıyla ilgili. Zorunlu olmadıkça antibiyotikler, steroidler, ağrıkesiciler ve doğum kontrol haplarından uzak durulmalı. Hepsi bağırsak florasını bozuyor. Ayrıca içindeki klor da yararlı bakterilere zararlı olduğundan musluk suyu içmemek, çay ve yemekleri musluk suyuyla hazırlamamak gerekiyor.


Evde mayalanmış yoğurt, kefir gibi fermente süt ürünleri, lahana turşusu gibi diğer fermente ürünler tüketilmeli. Ayrıca iyi bir probiyotik besin takviyesi de alınmalı. Türkiye’de henüz bulunamıyorsa da iyi bir probiyotikte toprak kaynaklı bakteriler dahil en az sekiz çeşit bakteri olması gerektiğini okudum.

Özellikle ürogenital sistemlerinde tekrarlayan mantar enfeksiyonundan şikayetçi olanların şöyle düşünmesi faydalı olur : ne kadar ilaç kullanılırsa kullanılsın, bağırsak florası düzeltilmedikçe mantar enfeksiyonu tekrarlayacaktır. Vajinada da bağırsakta yaşayan bakteriler yaşar. Bağırsaktaki kandida nüfusu kontrolden çıkmış ve yayılmışsa cinsel organlar da bundan etkilenecektir.


Bağışıklık sistemi hastalıkları, otizm gibi çocuklukta ortaya çıkan rahatsızlıklar veya psikiyatrik sorunların daha sistemli ve disiplinli bir şekilde ele alınması gerekiyor. Yukarıda bahsettiğim kitapta özellikle psikiyatrik (ya da şöyle diyelim : “psikiyatrik” olarak sınıflandırılan ve modern tıbbın psikiyatrik ilaçlarla tedavi etmeye çalıştığı) rahatsızlıklar için birkaç aşamalı bir diyet öneriliyor. Bağırsak disbiyozuna katkıda bulunan yiyeceklerin ve içeceklerin tamamen kesilip yerlerine yararlı yağlar, protein vs. konması, durum düzelip stabilize olunca da (bağırsağın artık geçirgen / sızıntılı olmadığı düşüncesiyle) diğer yiyeceklerin azar azar denenerek beslenmeye dahil edilmesi ...

Tekrarlayan mantar enfeksiyonlarıyla uğraşmıyor olsalar bile MS veya başka bir otoimmün hastalığı olanların taş devri (paleolitik) diyetine geçmeyi düşünmesi, tahıllardan ve şekerden uzak durması için ikna edici bir yazı olduğunu umuyorum.




Kaynaklar :

GAPS - Bağırsak ve Psikoloji Sendromu         Dr. Natasha Campbell - McBride
7'den 70'e Taş Devri Diyeti Prof. Dr. Ahmet Aydın
Tahıl Beyin                                                        Dr. David Perlmutter

https://en.wikipedia.org “Candida albicans”, “Candidiasis”, " glycemic index" başlıkları

https://www.smartlivingnetwork.com/yeast-fungal-infections/b/yeast-infection-dangers-avoid-deadly-stages-of-candida-albicans-yeast-infection/

http://www.modernmedicine.com/modern-medicine/content/when-candida-turns-deadly?page=full