Yasal Uyarı

Yasal Uyarı
Bu sitede yayınlanan bilgi ve referanslar hiçbir surette doktor tavsiyesi yerine geçmez. Tüm sağlık problemlerinde mutlaka bir doktora başvurulmalıdır. Doktora başvurmadan kesinlikle ilaç veya başka tedavi yöntemleri kullanılmamalıdır.

Kaynak gösterilerek paylaşılan ve verilen bağlantılar (link'ler) ile ulaşılan bilgilerden kaynak sahibi sorumludur.
Sitede yer alan bilgilerin Multipl Skleroz ve diğer hastalıklar konusunda genel kabul gören tıp literatürüne uygun olduğuna dair bir iddiam yok. Bir MS hastası olarak denediğim, kısmen fayda gördüğümü düşündüğüm yardımcı tedavilerle ilgili bilgi paylaşıyorum. Dolayısıyla, her hasta benim gibi kendi sağlığı için yaptığı seçim ve uygulamalardan sorumludur.


4 Mart 2013 Pazartesi

Gıdalardaki Katkı Maddeleri

Gıda katkı maddeleri çok eskiden beri saklanacak gıdaların dayanıklılığını artırmak, onları bozunmadan koruyup taze kalmalarını sağlamak için kullanılmış. Sorun, nüfus artışı ve endüstrileşmeyle gıdanın giderek seri üretilen bir ürüne dönüşmesi; işlenip hazırlanması sürecinde içine katılan kimyasal maddeler ve GDO'lu ürünlerle artık sağlığımızı bozar hale gelmesi.

Birkaç yüzyıl önce bilinmeyen hastalıkların şimdi salgın hastalık gibi yayılmasının suçunu genlerimize atamayız; çünkü genetik değişiklikler birkaç kuşak içinde oluşmaz. Kısa sürede kurban sayısı bu kadar hızlı artan kronik hastalıklar, sorumlu olarak maruz kaldığımız çevresel faktörleri işaret ediyor. Batı tipi beslenme ilk şüphelenmemiz gereken sağlık bozucu unsurlardan biri. İngiltere’ye göç etmiş Hindistan kökenli ailelerde son kuşaklarda kronik hastalıklara yakalanma oranı diğer İngilizlerle aynıyken, Batı tipi beslenmeye pek kapılmayan, geleneksel beslenme tarzlarından uzaklaşmayan eski kuşaklarda bu hastalıklara rastlanma oranı düşük. Batı tipi beslenmeden, fast food’dan, market arabalarını dolduran hazır yiyeceklerden bahsedip şimdinin gıda katkı maddelerinden bahsetmemek olmaz.

Avrupa Birliğinin sitesinde gıda katkı maddesi olarak tanımlananlar aşağıdakiler.

  • Gıdalara renk veren veya renklerini yeniden canlandırmak için kullanılan maddeler
  • Gıdaları tatlandırmak için kullanılan tatlandırıcılar veya masa üstü tatlandırıcılar
  • Mikroorganizmalar tarafından bozulmalarını engelleyerek gıdaların raf ömrünü uzatan koruyucular
  • Oksidasyona (örn. yağın acılaşması, renk değişiklikleri) karşı koruyarak gıdaların raf ömrünü uzatan antioksidanlar
  • Yiyeceklerin fizik ve kimyasal durumlarını korumaya yarayan stabilizörler (kıvam artırıcılar)
  • Yiyeceklerdeki su ve yağ karışımını muhafaza etmek için kullanılan emülgatörler

Son ürüne katılan boya, vitamin, stabilizör vesaireden bahsettik. Katkı maddeleri gıdanın üretimi, işlenmesi, hazırlanması, paketlenmesi aşamalarında veya saklanmasını, nakliyesini kolaylaştırmak için ürüne katılıyor. Cazibeyi artırmak ve raf ömrünü uzatmak çok önemli hedefler. Katkı maddelerini düzenlerken bu aşamalarda kullanılan her maddenin hesaba katılması gerekiyor. Avrupa Topluluğunun hazırladığı izin verilen maddeler listesinde 250’nin üstünde katkı maddesi bulunuyor.

Avrupa ülkelerinde, 2009’da kabul edilen katkı maddeleri listesine göre yapılıyor kontroller. Çoğu madde tekrar değerlendirme altında. Özellikle aspartam hakkında son zamanlarda gözardı edilemeyecek denli artan sağlıksız olduğuna dair veriler dikkate alınır herhalde. Burada bir sorun kimi katkı gruplarında yeni düzenlemeler için 2020’ye uzanan sürelerin öngörülmesi. Herhalde eldeki stokları bitirmeye çalışıyorlar!
 
Bir sorunumuz da şu : Türkiye bir Avrupa ülkesi değil. Orada bile (tüketiciler daha bilinçli olduğu için söylüyorum) kazanç sağlığın önüne geçerken, sağlığa gerekli özen gösterilmezken, gıdalarımızın üretilmesi ve denetlenmesi konusunda ülkemizde akılcı kurallar konulacağını farzedersek bu kurallara uyup uymadıkları konusunda firmaların usulünce denetleneceğini ummak herhalde gerçekçi olmaz.

İşte kontrolü ele almamız gereken bir konu daha. En iyisi işlemden geçmiş herhangi bir gıda tüketmemeye çalışmak. Mümkün olduğunca mevsiminde ekolojik olarak üretilmiş taze sebze meyveler yemek. Hazır konserve gibi ne tür işlemlerden geçtiğini bilmediğimiz hazır gıdaları tüketmemek. GDO’lu mısır şurubu ucuz olduğu için fruktoz şurubu adı altında hazır çorbadan ketçaba, bisküviden çikolataya çoğu hazır gıdaya girmiş durumda. Ona olanca potansiyel zararıyla aspartam ve diğer tatlandırıcılar eşlik ediyor.

Bu sefer işin kolayına kaçtım. Baktım, www.foodmatters.tv en zararlı 10 gıda katkı maddesini sıralamış ve o maddelerin çoğu da benim üzerine yazmak istediğim maddeler. Aşağıda foodmatters.tv’nin en zararlı gördüğü onlu; açıklamaları siteden alıntıladım :

1. Yapay tatlandırıcılar

Nutrasweet adıyla da bilinen aspartam (E951), paketinde diyet veya şekersiz ibaresi bulunan gıdalara katılmıştır. Aspartamın kanserojen olduğu düşünülüyor ve hakkındaki zararlı etki raporu sayısı diğer tüm gıda katkıları hakkındaki raporların toplamından fazla. Aspartam aynı zamanda bir nörotoksin. Zekayı ve hafızayı kötü etkilediği bilinen bu toksik tatlandırıcı, beyin tümörleri, lenfoma, diyabet, multipl skleroz, Parkinson, Alzheimer, fibromiyalji, kronik yorgunluk, nöbet, kusma gibi hastalık ve rahatsızlıklara yol açabilir. Ayrıca migren, depresyon, endişe atakları, zihin karışıklığı gibi rahatsızlıklar da aspartamın yol açabileceği geniş sağlık problemleri skalasında yerini alıyor. Asesülfam-K, nispeten yeni bir tatlandırıcı; yeterince test edilmemiş ve böbrek tümörleriyle bağlantılı bulunmuştur. Aspartamın zararları hakkında daha fazla bilgi için :

Aspartam, diyet yiyecek ve içeceklerde, kolada, jelatinlerde, tatlılarda, şekersiz sakızda, içecek karışımlarında, kahvaltılık gevreklerde, pudingde, ice tea’de, hatta dişmacunu ve ilaçlar dahil binlerce üründe bulunuyor. Etiketleri dikkatli okumalıyız.

2. Yüksek fruktozlu mısır şurubu

Yüksek seviyede işlenmiş bir yapay tatlandırıcıdır. Amerika’lıların aldığı kalorilerin çoğunun - bizde, özellikle gençler arasında durumun farklı olduğunu sanmam - müsebbibidir. İşlenmiş gıdaların neredeyse hepsinde bulunur. Diğer zararlı etkilerinin yanısıra hızlı kilo aldırır; kötü kolesterolü (LDL) artırır; diyabet gelişmesi ve doku hasarına katkıda bulunur.

Çoğu işlenmiş gıdada, ekmeklerde, şekerlemede, meyveli yoğurtlarda, hazır salata soslarında, konserve sebzelerde, kahvaltılık gevreklerde bulunur.

3. Monosodyum Glutamat (MSG / E621)

MSG, çorbalar, salata sosları, cipsler ve birçok restoran yemeğinde (Çin restoranlarının adı bu konuda çok kötüye çıkmıştır) lezzet artırıcı olarak kullanılan bir aminoasit. MSG’nin bir eksitotoksin, yani hücrelere hasar verecek ya da onları öldürecek kadar aşırı uyarıcı olduğu bilinir. MSG kullanmanın zararlı etkileri arasında depresyon, yön kaybı, göz hasarı, yorgunluk, başağrıları ve obezite var. Nörolojik yan etkilerinden biri tokluk hissinin yerine ulaşmasını engellemek ki bu obeziteye sebep olmasının bir nedeni olabilir.

4. Trans yağlar

Trans yağ yiyeceklerin raf ömrünü uzatmak için kullanılır ve tüketebileceğiniz en zararlı maddelerden biridir. Kızartılmış fast food yiyeceklerde, margarinle veya kısmen hidrojenize edilmiş sebze yağlarıyla işlenmiş belli gıdalarda bulunur. Trans yağlar hidrojenizasyon denilen bir işlemle elde edilir. Çok sayıda çalışma trans yağların LDL seviyesini yükseltirken, HDL (iyi) kolesterolü düşürdüğünü, kalp krizi, kalp hastalıkları ve felç riskini artırdığını, enflamasyonun artmasına, diyabete ve diğer sağlık problemlerine katkıda bulunduğunu göstermiştir. %2’den fazla trans yağ içeren yağlar Danimarka’da artık yasak. Bu manevra  hidrojenize yağları etkili biçimde yasaklıyor.

Trans yağlar margarin, cips ve krakerler, fırınlanmış hazır gıdalar, fast food ürünlerinde bulunuyor.

5. Gıda boyaları

Soda, meyve suları, salata soslarında bulunan yapay renklendiricilerin çocuklarda davranış problemlerine katkıda bulunduğunu ve IQ düzeylerinde belirgin düşüşlere sebep olduğunu çalışmalar gösteriyor. Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar bazı gıda boyalarının kanserle bağlantısını kurmuştur. Aşağıdakilere dikkat ...

E133

Norveç, Finlandiya ve Fransa’da yasaklanmış. Kromozom hasarına sebep olabilir. Şekerleme, gevrek, spor içecekleri ve evcil hayvan gıdalarında bulunur.

E124

1990’da 8 yıl süren tartışmalardan sonra ABD'de birçok yiyecek ve kozmetikte kullanımı yasaklanmıştır. Bu boya hala bulunuyor, ta ki stoklar tükenene dek! Tiroid kanseri ve kromozom hatasına yol açtığı laboratuvar hayvanları üzerinde kanıtlanmıştır. Sinir iletimini bozabilir.

Türkiye'de hala kullanıldığını sanıyorum. Aşağıdaki sitede listelenmiş :
http://www.saglikvakfi.org.tr/html/gkmy.asp?id=57
(Resmi bir doküman bulmaya çalışacağım.)

Karışık meyvede, dondurma, şekerleme, pastane ürünleri ve başka gıdalarda bulunur.

E110 ve E102

Norveç ve İsveç’te yasak. Laboratuvar hayvanlarında böbrek ve adrenal bezi tümörlerinin sayısını artırdığı biliniyor. Kromozom hasarına yol açabilir.

Peynir, makarna, şekerleme, gazlı içecekler, limonatada bulunuyor.

6. Sodyum Sulfit (E221)

Şarap yapımında ve başka işlenmiş gıdalarda bulunan koruyucu. FDA’e göre aşağı yukarı her yüz kişiden biri gıdalardaki sülfite karşı duyarlı. Astım ve sülfitler arasında bir bağlantı olduğunu düşündürecek şekilde, bu kişilerin çoğu astımlı. Sülfitlere karşı duyarlı kişilerde başağrıları, soluk almada problemler ve döküntü olailir. Ciddi durumlarda, sülfitler hava yolunu tamamen kapatıp (alerjik tepki) kabin durmasına, ölüme sebep olabilir.

Şarap ve kurutulmuş meyvede bulunur. Kayısı kurusu, dut kurusu gibi gıdaları çok tüketiriz ve sülfürle işlemden geçmiş kayısı yerine günkurusu kayısı yemek çoğumuzun alışkanlıkları arasına girdi sanırım. Bazı taze meyvelerin (üzüm vs.) sülfürle sarartıldığını da duyarız. Bu tip gıdalar satın aldığımızda kimyasal işlemlerden geçmediğine emin olmalıyız.


7. Sodyum Nitrat / Sodyum Nitrit

Sodyum nitrat (sodium nitrit) sosis, salam, beykın, yemekhane etleri, tütsülenmiş balık ve diğer işlenmiş etleri renklendirmek, kokulandırmak , korumak için kullanılır. Kulağa masum gelen bu içerik sindirim sistemine girince kan dolaşımına giren ve çeşitli iç organlara, özellikle karaciğer ve pankreasa çok zarar veren nitrosamin bileşiklerine dönüşür. Sodyum nitrit genelde zararlı bir içerik olarak görülür. 1970’lerde Amerika’da yasaklanmasına çalışılmış; fakat paketlenmiş etleri saklamak için başka yol olmadığından şikayet eden gıda üreticileri tarafından veto edilmiştir. Endüstri bu maddeyi neden hala kullanıyor? Basit : bu kimyasal etlere canlı kırmızı bir renk veriyor. Aslında bir renk sabitleyici ve eski, ölü etlerin taze ve canlı görünmesini sağlıyor.

8. BHA ve BHT (E320)

BHA ve BHT, gevrekler, sakız, patates cipsi ve yağlarda bulunan koruyucu bileşikler. Çok kullanılan bu koruyucu maddeler, gıdaların renk ve kokularının değişmesini, acılaşmalarını önler. Beyni etkiler, davranış değişikliklerine yol açar ve kansere sebep olma potansiyeli vardır. BHA ve BHT vücudumuzda kansere yol açabilen reaktif bileşikler ortaya çıkaran oksidanlardır.

Patates cipsi, sakız, gevrek, dondurulmuş sosis, takviye edilmiş pirinç, hamur yapımında kullanılan katı yağ, şekerleme, jölede bulunur.

9. Sülfür Dioksit (E220)

Sülfür içeren katkı maddeleri zehirlidir. ABD’de FDA taze sebze ve meyvelerde kullanımını yasaklamıştır. Zararlı etkileri arasında şunlar var : özellikle astıma meyilli kişilerde bronşiyal sorunlar, düşük tansiyon, ciltte kızarma, karıncalanma ve anaflaktik şok (ölüme neden olabilen ciddi alerjik tepki).

Ayrıca, sülfür dioksit B1 ve E vitaminlerini yok ediyor; çocukların tüketmesi tavsiye edilmiyor. Uluslararası Çalışma Örgütü, eğer konjunktivit, bronşit, bronşiyal astım, amfizem (doku ve organlar arasında hava kalması) veya kalp-damar hastalıklarından muzdaripseniz E220’den kaçınmak gerektiğini söylüyor.

Bira, hazır içecekler, meyve suları, kurutulmuş meyve, likör, şarap ve patates ürünlerinde bulunur.

10. Potasyum Bromat

Beyaz undan yapılan bazı ekmeklerde hacim artırıcı olarak kullanılan bir katkı maddesidir; Hayvanlarda kansere yol açtığı biliniyor. Küçük bir miktar ekmek bile insanlarda problemlere yol açabilir.

Liste bu kadar; ama gıdalardaki kimyasal katkı maddeleri bunlarla bitmiyor tabii. Hazır, paketli gıdaların hepsine dikkat. Bazı katkı maddelerinin (örn. aspartam) zararlı olduğuna dair araştırma sonuçları çoğalırken, paraben gibi bazı katkı maddeleri de hakkında karar verilemeyen maddeler arasında yer alıyor. Paraben türevlerine hem kişisel temizlik ve bakım ürünlerinde (şampuan, nemlendirici vs.) etil paraben, bütil paraben, metil paraben vs. adlarıyla rastlarsınız, hem de ketçap gibi gıdalarda da paraben kullanılıyormuş. Bu tip maddelerin kesin zararlı olduğu kanıtlanamayabilir; fakat bu zararlı olmadıkları anlamına gelmez. Üstelik sürekli çok sayıda kimyasala maruz kaldığımızı, bunun tek bir kimyasala maruz kalmakla aynı kefeye konamayacağını akılda bulundurmamız lazım.
 

Eğer bilinçli davranır ve evlerimizde doğal ürünlerden müteşekkil, sebze ve meyvelere ağırlık veren bir beslenme şekli yerleştirirsek kendimizi ve çocuklarımızı mümkün olduğunca yapay katkı maddelerinden koruyabiliriz. Çocuklar televizyondan ve market raflarından sürekli bir hazır gıda, abur cubur, sağlıklı görünümlü meyveli yoğurt vs. bombardımanı altındalar. Küçük yaşta gerçek besinlerle beslenme ve bu tip ürünlerden uzak durma alışkanlığı yerleştirmek çok zor ama çabalamaya değer. Özellikle aspartam içerikleriyle iyice tehlikeli hale gelen gazlı içeceklerin alışkanlık haline gelmemesine çok dikkat etmeli. Kullanılan katkı maddelerinin çocuklarda dikkat eksikliği ve hiperaktiviteye sebep olduğu araştırmalarla ispatlanıyor.

Kronik hastalıklara dönersek, şimdilerde kimse diyabetin ya da kanserin beslenmeyle alakası olmadığını öne sürmüyor. Umarım çok uzak olmayan bir gelecekte otizm, romatoid artrit, ülseratif kolit veya MS’in beslenmeyle ilgili olmadığını iddia etmek de aynı şeyi diyabet için iddia etmek kadar abes ve gerçeklere aykırı karşılansın.



Kaynaklar :



https://webgate.ec.europa.eu/sanco_foods/main/?sector=FAD&auth=SANCAS