Yasal Uyarı

Yasal Uyarı
Bu sitede yayınlanan bilgi ve referanslar hiçbir surette doktor tavsiyesi yerine geçmez. Tüm sağlık problemlerinde mutlaka bir doktora başvurulmalıdır. Doktora başvurmadan kesinlikle ilaç veya başka tedavi yöntemleri kullanılmamalıdır.

Kaynak gösterilerek paylaşılan ve verilen bağlantılar (link'ler) ile ulaşılan bilgilerden kaynak sahibi sorumludur.
Sitede yer alan bilgilerin Multipl Skleroz ve diğer hastalıklar konusunda genel kabul gören tıp literatürüne uygun olduğuna dair bir iddiam yok. Bir MS hastası olarak denediğim, kısmen fayda gördüğümü düşündüğüm yardımcı tedavilerle ilgili bilgi paylaşıyorum. Dolayısıyla, her hasta benim gibi kendi sağlığı için yaptığı seçim ve uygulamalardan sorumludur.


6 Mayıs 2019 Pazartesi

ENFLAMASYON

Tıp dünyası giderek enflamasyonun dejeneratif hastalıklarda, kalp hastalığı, kanser, diyabet ve alzheimer gibi günümüzün en sık rastlanılan, en korkulan hastalıklarında ortak sebeplerden biri olduğunu kabul ediyor. Hem klinik gözlemler hem laboratuvar çalışmaları bunu gösteriyor. Obezite, depresyon, kronik bağışıklık sistemi hastalıkları... Enflamasyonun rol oynamadığı bir sağlık sorunu yok gibi!

Enflamasyonun, diğer adıyla "yangı”nın bizim için en tanıdık hali nedir? Anımsayabildiğiniz yaşlardan  beri, hele çocukken sokakta oynama şansına sahip olduysanız büyük ihtimalle vücudunuzda sıyrık ve kesikler olmuştur, bileğinizi burkmuşsunuzdur. Hatta yara berelerinizin mikrop kaptığına, kızarıp şiştiğine tanık olmuşsunuzdur. Enflamasyon bu akut haliyle vücudun korunma mekanizmalarından biridir. Hasar gören bölge uyarı verir ve böylece vücut tamir sürecine geçer.

Fakat enflamasyonun etkileri her zaman görünür değildir. Yani enflamasyon ayak bileğinizi burktuğunuzda, nezle veya gribe yakalandığınızda olduğu gibi akut haliyle değil, kronik haliyle de karşınıza çıkabilir. Bazı durumlarda, artık sık rastlanan alerjilerde, astımda, obezitede, diyabette, kalp rahatsızlıklarında, romatoid artrit ve MS gibi kronik bağışıklık sistemi hastalıklarında arka planda sürekli, sinsi bir enflamasyon sürüp gitmektedir.

Serbest radikallerin varlığı enflamasyona sebep olur. Serbest radikal bir elektronunu kaybermiş, bu haliyle reaktif hale gelmiş oksijen atomudur. Yani herşeye bağlanabilir ve bağlandığı şeyi okside eder. Vücut zaten metabolik süreçlerinin doğal yan ürünleri olarak serbest radikaller üretmektedir. Sigara dumanı, elektromanyetik dalgalar, radyasyon gibi çevresel faktörler de serbest radikal yaratarak vücudun antioksidanlarla nötralize etmesi gereken reaktif oksijen atomu yükünü artırır. Vücuttaki serbest radikal - antioksidan dengesi bozulmuştur. Vücut çok miktarda serbest radikale maruz kalırken doğal yiyeceklerden yoksun beslenme düzenimiz bize C ve E vitaminleri, çinko, selenyum gibi doğal antioksidanları sağlamakta yetersiz kalır.

Aşağıdaki vidyoda Dr. Glidden 'enflamasyona sebep olan nedir?' sorusuna "Hayat!" diye cevap veriyor. Yani yaşamın içinde vücudun ürettiği ve maruz kaldığı serbest radikaller.

Enflamasyonun çok sayıda hücremize yayılmış olduğunu ancak bir alerji, eklem ağrısı, kalp rahatsızlığı veya diyabet, Sjögren sendromu, romatoid artrit gibi bir immün hastalıkla karşılaşınca farkederiz. Vücudumuzda sürmekte olan bir enflamasyon olup olmadığını gösteren bazı tıbbi ölçümler var:


CRP (C-Reaktif Protein) : Enflamasyonu gösteren, kanda yapılabilen bir ölçüm. Enflamasyonun sebebini göstermez. Ek testlerle enflamasyonun kaynağı anlaşılabilir. Dr. Berg CRP değerini düşürmek için gluten içeren tahılları ve diğer tahılları bırakmak, şeker yememek, sık yiyerek insülini yükseltmemek, zerdeçal, (tercihen meyve sebzelerden alınan) C vitamini, balık yağı, koenzim Q 10 tüketmek gibi doğal çözümleri sıralıyor.
https://www.youtube.com/watch?v=vcTm7opfgpA  Dr. Berg’den CRP değerini düşürmek için tavsiyeler
Immunoglobulin (antibadi) ek testleri : Kanda ölçülebilen beş çeşit immunoglobulin (IGA, IGE, IGG, IGM, IGS) bağışıklık sisteminin hangi antijene tepki verdiğini göstererek rahatsızlığın tanımlanmasında yardımcı rol oynar. https://www.youtube.com/watch?v=6A9JFaeU7Io
RF (Romatoid faktör) : Kanda pozitif romatoid faktör değeri ölçülmesi otoimmünitenin, romatoid artrit, Sjögren sendromu gibi bir otoimmün hastalığın varlığını gösterebilir. Bu değerin pozitif çıkması tek başına otoimmün bir hastalığa işaret etmez; başka ölçümlerle desteklenmesi gerekir. Çünkü otoimmün rahatsızlığı olmayan kişilerde de RF değeri pozitif çıkabilir.
ESR : Sedimentasyon, daha önce olduğunuz kan testlerinden tanıdık gelecektir. Sedimentasyon oranını artıran ve azaltan anemi türleri, hamilelik, enflamasyon, enfeksiyonlar, kanser gibi çok çeşitli faktörler bulunur. Doktorunuzun durumunuzu değerlendirirken yaptırdığı başka ölçümlerle birlikte anlamı ve değeri olur.


Kronik Nörolojik Hastalıklar ve Enflamasyon


Beyin ve omurilik merkezli enflamatuar reaksiyonlar '‘nöroenflamasyon" olarak tanımlanıyor. Omurga ve beyin hasarı, sinir sistemini etkileyen enfeksiyonlar, stres ve Parkinson, Alzheimer, MS gibi nörodejeneratif hastalıkların hepsinde nöroenflamasyon var. Bu enflamatuar süreçlere merkezi sinir sistemine özgü bağışıklık hücreleri olan mikroglia hücreleri aracılık ediyor.  Nöroenflamatuar reaksiyonları iyi araştırmak gerekiyor. Bu reaksiyonlar seviyelerine göre, mesela beyin hasarında olduğu gibi, tamirata yönelik ve yararlı olabilir.


Nöroenflamasyonun MS’in her aşamasıyla (tekrarlayan düzelen MS, sekonder ve primer progresif MS) bağlantılı olduğunu gösteren tıbbi çalışmalar var. Bu şekilde enflamasyonun MS’in bir parçası olduğunu biliyoruz.


Bu durumda akla gelen ilk sorular : enflamasyonu azaltmak MS’te gidişatı pozitif yönde etkiler mi? Enflamasyon süresini uzatan, müdahale ederek hafifletebileceğimiz zararlı çevresel fakrörler neler? MS’in gidişatını kötü etkileyen enflamasyonun azalmasına katkıda bulunmak için yapabileceğimiz şeyler var mı?


Dr. Mark Hyman gizli enflamasyonu ve sebeplerini anlatıyor. Gizli enflamasyonun kontrolden çıkarak tüm kronik hastalıklarda rol oynadığını belirtiyor. Fonksiyonel tıp eğitimi almış bir doktor olarak öncelikle hastalarında teşhis ettiği veya olması muhtemel enflamasyonun kökenindeki sebepleri bulmaya çalıştığını anlatıyor. Kökendeki sebepler sıklıkla (şeker veya fazla karbonhidrat tüketmek gibi) beslenme hataları, oksidatif stres, egzersiz eksikliği oluyor. Beslenmeyi düzeltmeyi, düzenli egzersiz yapmayı, yoga gibi rahatlama yöntemlerinden yararlanmayı salık veriyor.


Enflamasyonun travma, enfeksiyon gibi çeşitli sebepleri var. Aşağıda bağlantısı verilen vidyoda da Dr. Berg enflamasyonun üç sebebinden bahsediyor. Bunların arasında kortizol direnci ve insülin direnci gibi ilk etapta akla gelmeyen iki faktörü açıklıyor.


Kortizol : Adrenal bezlerinden salgılanan kortizol hormonu. Görevi aslında enflamasyonu sınırlamak olan kortizole de direnç geliştirebiliyoruz. Bunun olası sebepleri kronik stres, ailede bir kayıp, travma, uykusuzluk, ameliyat olabilir. Hücrelerde kortizolü algılaması gereken reseptörler kortizolü algılayamadıkça adrenal bezleri daha fazla kortizol salgılar. Kortizol direnciyle gelen kortizol fazlalığı bağışıklık sistemimiz üzerindeki kontrolü zayıflatarak vücudumuzu enfeksiyonlara, otoimmün rahatsızlıklara açık hale getirir.


Enfeksiyon : Vücutta bakteriyel, virütik veya mantar kaynaklı bir enfeksiyon olması. Sürekli enfeksiyon yorgunluk da yaratır. Sürekli antibiyotik kullanmak vücudunuzdaki zararlı mikroorganizmaları hedeflerken bağırsaklarınızdaki dost bakterileri öldüreceği için metabolizmanızı daha kötü etkiler.  Mümkünse bitkisel bir antibiyotik bulun. Sarımsak, kekik gibi doğal antibiyotikleri düzenli olarak tüketmek sizi karşılaşacağınız enfeksiyona sebep olabilecek mikroorganizmalardan kısmen korur.


Not : Epstein Barr Virüsü
Vücutta yerleşik hale gelmiş bazı virüslerin yarattığı enfeksiyonların farkına varılmasa bile, bu virüsler düşük yoğunluklu enflamasyona neden olabiliyor. MS’in olası sebepleri arasında sayılan Epstein Barr virüsü gibi...

Epstein Barr, insanların büyük çoğunluğunun çocukluk çağında maruz kaldığı bir virüs. Epstein Barr, herpes simpleks ve CMV gibi özellikle MS’le alakalı görülen virüslerden. Sebep olduğu mononükleosis hafif bir hastalık olsa bile, bu virüs vücuda yerleştiğinde bazı insanların aralarında multipl sklerozun da bulunduğu bir grup kronik immün sistem hastalığına yatkınlığını artırıyor.
https://www.healthline.com/health-news/connection-between-ms-and-epstein-barr-virus


İnsülin Direnci : Fazla karbonhidrat tüketmek, sık yemek gibi beslenme hataları yüzünden pankreas fazla insülin salgılar hale gelebilir. Fazla insülin vücutta enflamasyon yaratır. Çaresi beslenmenizi düzeltmek, en başta karbonhidrat (şeker ve unlu mamüller gibi) tüketiminizi azaltmak. Taş devri diyeti (paleolitik diyet) veya ketojenik beslenmeye geçmek insülin direncini önce azaltır; sonra metabolizmanızın normale dönmesini sağlayabilir. Bir de intermitan açlığa bir şans verirseniz (yani hergün 12 - 16 saatlik açlık yaparsanız), vücutta enflamasyon kaynaklı sıkıntıların azaldığını görebilirsiniz.


Enflamasyonu Artıran Besinler ve Bazı  Alışkanlıklar


Günümüzde beslenmemiz daha çok şekere kolay dönüşen basit karbonhidratlara (unlu mamuller, ekmek, makarna, pide, pizza vs.) dayanıyor. Şeker aslında zaten birçok natürel yiyecekte doğal olarak bulunurken (meyveler, sebzeler, bal gibi), işlenmiş şeker gibi bir anti besin ve rafine unla yapılan mamuller birçoğumuzun beslenmesinde, ana ve ara öğünlerinde, biraraya geldiğimiz sosyal toplantılarda çok yer tutuyor. İnsülin direnci, fazla kilolar ve kalp hastalıkları bu durumun birbirini izleyen sonuçları.

Şekerin enflamasyonu artırdığı biliniyor. Şeker yerine ilaçlada bile (!) kullanılan aspartam vücudun tanımadığı yapay bir madde olarak immün reaksiyonlara sebep oluyor. Aynı zamanda en bilinen eksitotoksinlerden biri olarak bize daha fazla zarar veriyor. Aspartam gazlı içeceklerde bolca kullanılıyor. İşlenmiş, doğal veya suni, şeker her biçimiyle enflamatuar ve sağlığa çok zararlı.

Eksitotoksinler
Eksitotoksinler aspartam, mono sodyum glutamat (MSG,  nam-ı diğer ‘çin tuzu’) gibi gıda katkı maddeleriyle vücudumuza giren, nöronların aşırı uyarılmasına, bunun sonucunda ölmesine neden olan zararlı bileşikler. (Bu eksitotoksin konusunu başka bir blog yazısında ele almamız lazım; önemli.)

Sigara, Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) açıklamasına göre önlenebilir hastalıklara ve erken ölüme yolaçan sebepler arasında birinci sırada. Her yıl dünyada 4 milyon ölümün sigara sebebiyle gerçekleştiği bildiriliyor. Sigaranın damarlarda yarattığı hasar bağışıklık sisteminin tepkisini harekete geçirerek enflamasyonu gösteren ölçümlerde (CRP) ve akkan (lenfosit)  sayısında artışa sebep oluyor.

İşlenmiş, hazır gıdalar ve fast food restoranlarında verilen yiyecekler
Hazır gıdaların sağlık için zararlarından o kadar sık bahsedilir oldu ki! Bu yiyeceklerin geçtiği işlemler, içlerinde bulunan katkı maddeleri, MSG (monosodyumglutamat = çin tuzu) gibi uyarıcılar (eksitotoksinler), tuz, şeker hepsi vücudumuzdaki serbest radikal yükünü, hücrelerimizdeki enflamasyonu artıran maddeler.


Tuz : Tıbbi araştırmalar tuz tüketiminin özellikle kronik hastalıklara yakalanma riskini artıran enflamatuar sonuçlar yarattığını ortaya koyuyor.
Başka Çevresel Faktörler
Dışarıda asbest, karbon monoksit gibi kimyasallara, ev içinde pek şüphelenmeden kullanılan boya, dekorasyon malzemelerinden (zemin kaplamaları, perde ve döşemelik kumaşlar vs.), temizlik için kullanılan maddelerden havaya yayılan kimyasallara maruz kalmak da serbest radikallere, dolayısıyla enflamasyona yol açıyor. Hayatımızı kuşatma altına alan kimyasalların içinde kişisel bakım malzemelerini, kozmetikleri de saymak lazım. Çünkü bunlar da cildimizden emilerek direkt kan dolaşımımıza giriyor.

Saydığımız tüm toksik faktörler, bazı virüsler karaciğerimize hasar veriyor. Alkol, beslenme hataları, özellikle fazla şeker ve tuz tüketimi karaciğer yağlanmasına neden oluyor. Hasar gören karaciğer enflamasyon yaratıyor.

Serbest demir : Demir vücudumuz için çok gerekli bir mineral olsa da, özellikle kalitesi düşük demir takviyelerinin yol açabileceği demir fazlalığı yıkıcıdır. Yarattığı tahribatı vücut kalsiyum ve kolesterolle tamir etmeye çalışır. Yani plak yaratarak!


Omega 6 yağ asitleri: özellikle 1980’lerden beri yemek pişirmek için rafine mısır yağı, ayçiçek yağı ve margarinler kullanılıyor. Hazır gıdaların içinde de bolca işlenmiş bitkisel yağ veya trans yağ bulunuyor. Beslenmemizde yeralan omega 3 - omega 6 yağ asitlerinin oranı omega 6 yağ asitlerinin çok fazla tüketilmesi sonucu bozulmuş durumda. Fazla omega 6 tüketmek vücudumuzda enflamasyon yaratıyor.


Sürekli düşük yoğunluklu enflamasyon yaşamak vücudun histamin salgılamasına, dolayısıyla yorgunluğa sebep olur. Yorgun argın egzersiz mi yapacağız, demeyin. Çünkü hareket kabiliyetimizi, esnekliğimizi korumak zorundayız. Egzersiz anti-enflamatuar. Enflamasyonu dindirmek için doğada, açık havada vakit geçirebilir, meditasyon gibi rahatlama tekniklerinden yararlanabiliriz.


Enflamasyonu Azaltan Besinler, Baharatlar ve Gıda Takviyeleri


Halihazırda belirti vermediğini düşünsek de kronik rahatsızlıklara sahip olmak vücudumuzda enflamasyon olduğunu varsaymak için sanırım yeterli.  Varolan enflamasyonu temizleyip şeker gibi enflamasyonu besleyen etkenlerden uzak durmak ve sık yemek yemek gibi kandaki insülin seviyesini sürekli dalgalandıran alışkanlıklardan vazgeçmek yararımıza olur.


Doğal yiyeceklerle beslenmenin öneminden sık bahsediyorum. Gıda takviyelerinden de yararlanalım derim. Vücuttaki gizli enflamasyonu kontrol altına almak sözkonusu olduğunda en büyük faydayı Omega 3 yağ asitleri veya Balık Yağı sayesinde görürüz. Çünkü birçok faydasının yanında balık yağı antienflamatuardır. Bunu bilmek, balık yemek veya güvenilir bir balıkyağı takviyesi almak için sebeplerimizi artırır.


Enfeksiyonlardan kaynaklanan enflamasyonu kontrol altında tutabilmek için sarımsak, karanfil, kekik gibi  antibiyotik özellikleri bilinen doğal sebzeler ve baharatlardan yararlanmalıyız.


Ayrıca, beslenmemize katarak enflamasyondan uzaklaşmamıza yardım edebilecek ne çok doğal yiyecek olduğunu göstermek için şöyle bir liste ekliyorum :


- Zerdeçal (hint safranı), zencefil - toz veya taze
- Tarçın
- Chia tohumu  (içinde bol omega3 bulunur)
- Keten tohumu, kenevir tohumu
- Ceviz, fındık, kaju gibi kuruyemişler (tuzsuz, mümkünse fasülye, nohut gibi suda bekletilmiş)
- A, B, C, D, E, K vitaminleri içeren doğal yiyecekler
- Brokoli, karnabahar, lahana
- Yeşillikler, özellikle ıspanak, karalahana, kıvırcık lahana gibi koyu yeşillikler
- Omega 3 için doğal balıklar (çiftlik balığı bol antibiyotik içerir)
- Mavi yemiş (blueberry), böğürtlen, tüm taneli, dutsu meyveler
- Üzüm : üzüm kabuğunda ve çekirdeklerinde bulunan resveratrol (antioksidan)
- Elma kabuğu, vişne
- Zeytinyağı
- Yeşilçay
- Tatlı patates
- Avokado, hindistan cevizi yağı ve sütü
- Tereyağ (süt alerjisi  olanlar, kazein proteininden kaçınmak isteyenler için sadeyağ
- Cayenne - arnavut biberi
- Kelp (esmer suyosunu) veya ulaşabildiğiniz başka su bitkileri (mesela deniz börülcesi)
- Yerel mantarlar veya shiitake gibi bildiğiniz başka mantar türleri
- Çiğ kakao (antioksidan)


Yiyebileceklerimiz bunlarla sınırlı değil tabii. Yeter ki mevsiminde, natürel yeşillik, sebze ve meyveler yiyelim. Meyve yerken taneli, mümkünse koyu renkli olanlarını tercih edelim. Meyveler de şeker (fruktoz) içerdiği için çok yemekten kaçınmak lazım.

========= o========

Yazıda şimdiden farkettiğim eksikler var. Enflamasyonu artıran gıdalardan sözederken giderek daha fazla tahıla, baklagile ve hazır gıdaya sızan GDO’lardan ve bunları ilaçlamakta kullanılan Glifosat gibi tarım ilaçlarının sağlık üzerindeki negatif etkilerinden bahsetmemek olmaz. Bu konuyu bir sonraki yazıya bırakıyorum; yazımız fazla uzadı sanki.



Vidyolar :
https://www.youtube.com/watch?v=xK34r0oBi0A   Dr. Jockers Enflamasyon ve Otoimmünite üzerine
https://www.youtube.com/watch?v=YxeXfjWzqjc   Dr. Berg - Enflamasyonun 10 Tetikleyicisi
https://www.youtube.com/watch?v=mFozTOH5N0k  Dr. Berg - Enflamasyonun sebepleri


Kaynaklar :