Yasal Uyarı

Yasal Uyarı
Bu sitede yayınlanan bilgi ve referanslar hiçbir surette doktor tavsiyesi yerine geçmez. Tüm sağlık problemlerinde mutlaka bir doktora başvurulmalıdır. Doktora başvurmadan kesinlikle ilaç veya başka tedavi yöntemleri kullanılmamalıdır.

Kaynak gösterilerek paylaşılan ve verilen bağlantılar (link'ler) ile ulaşılan bilgilerden kaynak sahibi sorumludur.
Sitede yer alan bilgilerin Multipl Skleroz ve diğer hastalıklar konusunda genel kabul gören tıp literatürüne uygun olduğuna dair bir iddiam yok. Bir MS hastası olarak denediğim, kısmen fayda gördüğümü düşündüğüm yardımcı tedavilerle ilgili bilgi paylaşıyorum. Dolayısıyla, her hasta benim gibi kendi sağlığı için yaptığı seçim ve uygulamalardan sorumludur.


26 Aralık 2018 Çarşamba

Sizler ve Kendim için Yeniyıl Dilekleri, Hatırlatmalar

Önce dilek kısmı :

Biz MS hastaları için dünyada uygulanmakta olan bazı etkili yöntemlerin tez zamanda (mesela bu yeni yılda) ülkemizde ulaşılabilir olmasını diliyorum! Nedir bu yöntemler? En basitinden LDN’ye (Düşük Doz Naltreksona) ulaşmak kolay olsun dilerim.

LDN adı üstünde “düşük doz”, ucuz, yan etkileri az bir tedavi yöntemi. Otizmden kansere geniş bir kronik sağlık sorunu spektrumunda yararlı olduğundan giderek daha fazla doktor, hasta ve hasta yakını tarafından bahsediliyor. Hakkındaki kitap ve belgesellerin sayısı artıyor. Bizlere sunulan bir “seçenek” haline gelebilmesi için daha çok duyulması, daha çok doktorun LDN'yi ciddiye alması lazım. Tabii bir de ilaca erişmenin kolaylaşması gerekiyor.

Hollanda’lılar, Amerika’da bazı eyaletlerde yaşayan şanslı kişiler tıbbi kenevirden (cannabis sativa) üretilen yağlara, tentürlere ulaşıp MS’te, epilepside, kanserde, Parkinson’da ve kimbilir daha hangi zor hastalıklarda şifa ve rahatlama bulabiliyor. Sinir sistemimizde kenevirde bulunan yağları (kanabioidler) algılayan reseptörler bolca bulunuyor. Bu bitki binlerce yıl birçok farklı kültürde insanlara giyecek, barınak, yiyecek ve şifa olmuş.


Haberiniz var mı, Sativex diye bir ilaç çıktı, yine kenevirden elde edilen. İlk olarak İngiltere’de, sonra birçok Avrupa ülkesinde piyasaya çıkmış olan bu ilaç MS’te görülen spastisitede kullanılıyor. Uzman bir doktorun reçete etmesi gerekiyor, ağız spreyi formunda. Bu ilaca ulaşabilmek, nöropati, mesane kontrolü, uyku bozukluğu gibi MS’le ilgili belirtilerde deneme imkanına kavuşmak yeniyıl dileklerim arasında!


Ya kök hücre tedavilerine ne demeli? Türkiye’de sadece bir avuç insana uygulanan epey riskli yöntemden, bağışıklık sistemi yokedilerek kemik iliğinden alınan kök hücrelerle yapılan tedaviden bahsetmiyorum. Hani vücut yağlarından filtre edilen kök hücrelerin hastaya enjekte edildiği tedavi yönteminden ya da kordon bağından elde edilen kök hücrelerin MS, otizm gibi hastalıklarda başarıyla uygulanıyor olmasından bahsediyorum. Bu tür tedavilerin de ucuzlayarak erişilebilir olmasını ve konu hakkında tecrübeli birilerinin Türkiye’de bu tür tedavilere el atmasını hevesle ve umutla bekliyorum.


Sizlerin de haberdar olduğu, yurtdışında uygulanan başarılı  yöntemler olabilir. Bu yöntemlerin tümüne ulaşmak mümkün olmalı ve MS teşhisi almış insanlara seçenek olarak sunulmalı. Yalnızca standart tedavi türlerine mahkum edilmemeliyiz.

Bir de sağlığımızı iyiye götürecek, bizim çabamıza kalmış şeyler var. Bildiğimiz, unuttuğumuz ya da unutmayı tercih ettiğimiz şeyler…. Bu da yazının hatırlatma kısmı, elimizden gelen ve ihmal etmememiz gereken şeyler.

Kahramanım Dr. Terry Wahls geleneksel bir tıp doktoruyken MS hastası olunca sağlığını düzeltmenin yolunu fonksiyonel tıp üzerine eğitimler almakta buluyor,. Kendi deyimiyle hastalığa ve sağlığa bakışını değiştiren bu eğitimden geçen doktorlar otoimmün hastalıkları tedavi ederken bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlardan medet uman klasik tıptan farklı bir yol tutuyorlar. Mantık şu : vücuda ihtiyaç duyduğu maddeleri (vitaminler, mineraller ve diğer besin öğelerini) bolca vermek ve vücuda zarar veren maddeleri bertaraf etmek. Amaç vücudun maruz kaldığı çevresel koşulları iyileştirmek.  Açalım...

Beslenme : Öncelikli olarak allerjenler ve şeker bulundurmayan tam ve doğal yiyecekler tüketmeliyiz. Gluten ve süt ürünlerine hassasiyetimiz olup olmadığını daha önce bahsettiğimiz eleme yöntemiyle tespit edebiliriz. Sonra muhtemel allerjenler olmadan, bol sebze, yeşillikler, abartmadan meyve, doğallığına güvendiğiniz kaynaklardan hayvansal ürünler ve sağlıklı yağlar tüketelim. Ayrıca hatırlamamız gereken birşey :şeker en önemli anti-besinlerden. Yani yarar değil, zarar getiren yiyeceklerin başında geliyor. Şekerli gıdalara düşkünlüğümüz ihtiyaçtan değil, alışkanlıktan. Gazlı içeceklerde kullanılan yapay şeker olan aspartam da felaket zararlı bir nörotoksin (nöronları aşırı uyararak zamansız ölümlerine sebep olan madde). Şeker, sofra şekeri veya suni olarak, her kılıkta zararlı. Tüketmeyelim.

Toksinler : Vücudumuza beslenme, solunum ve cilt yoluyla aldığımız toksinleri mümkün olduğunca azaltalım. Sigara aklıma gelen ilk toksin. Ayrıca amalgam (eski tip, civa içeren) dolgunuz varsa, bu tip dolguları çıkarmakta uzman bir dişçi bulup kanınıza sürekli ağır metal bırakan bu zararlı dolgulardan kurtulmaya çalışabilirsiniz.

Egzersiz : Fiziksel durumumuzun elverdiği ölçüde hareket etmeye vakit ayırmalıyız. Hareket nefes demek. Kan dolaşımımızın artmasıyla hücrelerimize daha fazla oksijen ulaşması demek. Hareket ettikçe vücut serotonin hormonu salgılıyor, yani rahatlayıp daha mutlu oluyoruz. Egzersizle sağlanan yararlar, düzenli egzersiz yapmayı bırakırsanız maalesef kısa süreli.

Rahatlama, stres hormonlarını azaltma : Kortizol gibi stres hormonlarının varlığı, vücudumuzdaki enflamasyonu artırıyor.  Meditasyon, yoga, egzersiz, dua gibi mizacınıza uyan bazı yöntemleri hergün kullanarak fiziksel ve ruhsal yönden rahatlamak da sağlığımız için gerekli.

Kronik enfeksiyonların giderilmesi : Özellikle ağız ve diş  sağlığımıza özen göstermemiz gerekiyor. Tedavi edilmeyen ağız içi enfeksiyonlarla yaşamak kalp sağlığımızı bile bozabilir. Daha önceki bir yazıda kandidiyazdan bahsetmiştim. Özetle şeker ve tahıl ağırlıklı beslenmenin sonucu olarak bağırsaklarımızda yaşayan mikroorganizmaların nüfusunun zararlı mayalar (kandida türleri gibi) ve bakteriler lehine bozulması. Bu durum da vücudumuzun çeşitli bölgelerini tutan enfeksiyonlara sebep olabilir.




Yine beslenmemizi düzeltmek gerektiği konusuna döndük. Saydığımız tüm maddeler birbiriyle bağlantılı ve bizim çabamızı gerektiriyor. Kendime ve size hatırlatmak için buraya koyuyorum. 2019'da bakarız. İyi yıllar...




Kaynaklar :

The Wahls Protocol, Dr.Terry Wahls