Yasal Uyarı

Yasal Uyarı
Bu sitede yayınlanan bilgi ve referanslar hiçbir surette doktor tavsiyesi yerine geçmez. Tüm sağlık problemlerinde mutlaka bir doktora başvurulmalıdır. Doktora başvurmadan kesinlikle ilaç veya başka tedavi yöntemleri kullanılmamalıdır.

Kaynak gösterilerek paylaşılan ve verilen bağlantılar (link'ler) ile ulaşılan bilgilerden kaynak sahibi sorumludur.
Sitede yer alan bilgilerin Multipl Skleroz ve diğer hastalıklar konusunda genel kabul gören tıp literatürüne uygun olduğuna dair bir iddiam yok. Bir MS hastası olarak denediğim, kısmen fayda gördüğümü düşündüğüm yardımcı tedavilerle ilgili bilgi paylaşıyorum. Dolayısıyla, her hasta benim gibi kendi sağlığı için yaptığı seçim ve uygulamalardan sorumludur.


4 Haziran 2017 Pazar

Farkındalık Haftaları ve Miskin İşi Aktivizm

Yakınlarda öğrendiğim "slacktivizm" kelimesi takılmıştı aklıma Türkün referandumla imtihanı sırasında. Aşağıda kaynaklar kısmında verdiğim bağlantıdaki blogun yazarı dilimizde güzel bir karşılık bulmuş bu yeni kavrama : "miskin işi aktivizm". Benim anladığım, sosyal medyada veya başka ortamlarda yaptıklarıyla, paylaştıklarıyla insanın efor ve para harcamadan  bazı konularda kendini elinden geleni yapmış gibi hissetmesi slacktivism. İnsanın kendini birşeyler yapmış gibi hissedip gevşemesine yol açıyor. Ses getirebilecek, gerekli değişimi yaratabilecek herhangi bir aktivitede de bulunulmamış oluyor.

Konumuz sağlık olunca, meme kanseri konusunda farkındalığı artırmak amacıyla bileğine pembe kurdela takmak, pembe tişörtle yürümek olabilir slacktivizmin aldığı şekil. Tekrar düşününce aslında haksızlık ettiğimi farkediyorum. Farkındalık haftalarında kalabalıklar kendilerine kurulu sağlık düzeni tarafından "eksik" olduğu söylenen şeyi artırmak için yürüyor. Doğru ve gerekli bir amaca hizmet ettiklerini düşünüyorlar. Niyetleri iyi. Eksik veya yanlış olanı bulmak için sağlık sektörünün bizi yönlendirdiği yollarla yetinmemeli, başka sorular da sorulmalı halbuki. O zaman bulduğumuz cevaplar bizi farklı aktivitelere, kimbilir doktorlardan, genel olarak sağlık sektöründen taleplerde bulunmaya ve sağlığımıza daha etkin biçimde sahip çıkmaya yönlendirebilir.

Mesela meme kanseri konusunda farkındalıktan kast edilen şeyi düşünelim. Her türlü kanserde olduğu gibi, meme kanserine yakalanan kadın sayısının günbegün arttığı söylenmekte ve erken  teşhisin öneminden bahsedilmekte. Erken teşhis önemli muhakkak; ama sormamız gereken başka sorular da var. Kanserin standartlaşmış tedavisi ne derece etkili ve doğru? Zararları var mı? Başka tedavi yöntemlerine, daha zararsız ve doğal olanlarına ulaşmak mümkün mü?

Kansere yakalanıp işin tedavi kısmını düşünmeden önce kanseri önlemek için yapabileceklerimiz var mı? Modern tıp hastalıkların önlenmesinden ziyade, hastalık ortaya çıktıktan sonra teşhis ve tedavi edilmesine odaklanmış durumda. Bazı hastalıklar etrafında yaratılan korku mitleri kırılması güç engeller olarak duruyor karşımızda. Yerleştirilmek istenen inanç : kanser standart yöntemlerle (kemoterapi, radyoterapi, ameliyat) "tedavi" edilmezse ölüm anlamına gelir. 

Erken teşhis için kadınlar her yıl, ama her yıl mamografi çektirmeye yönlendirilir. Mamografinin risklerinden bahsedilmekte midir? Mamografi yerine izleme ve teşhiste risksiz yöntemler (ultrason, tomografi) ön plana çıkartılmakta mıdır? Peki kanser vakalarının çevresel faktörler, özellikle beslenme yüzünden artışta olduğu belirtilmekte midir? Bazı kaynaklarda belki... Peki modern beslenme şeklimize kansere yakalanma riskini azaltabilecek alternatiflerin bilinirliği artırılmakta mı? Sigara içmemek dışında kendimizi kanserden nasıl koruyabileceğimizden bahsediliyor mu?

İngilizce izleyebileceklere Ty Bollinger ve ekibinin The Truth about Cancer (Kanser Hakkındaki Gerçek) belgeselinin ilk iki bölümünü izlemelerini ısrarla öneriyorum :

https://www.youtube.com/watch?v=VK_sX5ko8SE   (TTAC 2. bölüm)

Umarım youtube'da yayında bırakırlar. Çok önemli bir belgesel. Kanseri önlemek için yapabileceklerimiz olduğunu anlatıyor. Çeşitli (bildiğimiz doktorlara benzemeyen) doktorlar kanser tedavisinde seçeneklerimiz olduğunu söylüyor. Standart tedavilerin nasıl "standart", hatta "zorunlu" hale getirildiği anlatılıyor

(İlginizi çeker de bu iki bölümün ardından gelen 7 bölümü izlemek isterseniz belgeseli satın almanız gerekecek veya  internet üzerinden ücretsiz yayınlandığı bir dönemi yakalamak. Haberim olursa ben de duyururum. Belgeseli yapan ve  sunan Ty Bollinger'ın The Truth about Cancer adında kitabı da var. Amazon.com'dan alınabilir.)


Gelelim MS'e ve MS konusundaki farkındalığımıza! Mayısın son haftası MS haftasıymış. Gazete, TV takip etmeyi epeydir bıraktığım için MS haftasında ne yapıldığından haberim yok. (Şimdi baktım da turuncu fular, kravat filan takılmış. "slacktivism"i anlatan bazı deyim ve atasözleri geliyor aklıma. Dostlar alışverişte görsün gibi...) Önyargılı bünyem bana sağlık sektörünün statükoyu korumak için yapılmasının gererkli olduğunu söylediği şeyler dile getirilmiştir herhalde, diyor. 

Hakim inanış şöyle : MS, sistemik lupus vb. kronik hastalıkların durdurulması ve geri çevrilmesi mümkün değil. Ancak "standart" tedavilerle gidişat bir derece kontrol altına alınır ya da alınmaz. 

MS'in sebebi henüz bilinmiyor, farkındasınızdır. Çeşitli teoriler sıralanmakta. D vitamini eksikliği gibi hastalığın ortaya çıkışı veya şiddetine katkıda bulunduğu düşünülen bir iki faktör de belirtiliyor. Neden olarak bağışıklık sisteminin vücut (myelin) hücrelerine saldırdığı söyleniyor tabii. Ama bağışıklık sistemini yoldan çıkartan nedir? Yan etkileri fazla, pahalı ilaçların geçirilecek atak sayısını azalttığı iddia edilmekte.

Kanda ölçülebilen D vitamini düzeyinin yüksek olmasının hastalığa yakalanma riskini düşürdüğü konusu genel kabul görüyor. D vitamini gibi beslenmenin de hastalığın ortaya çıkış olasılığında son derece önemli olduğunu düşünen fonksiyonel tıp doktorları var. Dünya MS farkındalık haftasında bu konuya değinildi mi acaba? Yoksa MS hastalığının belirtileri, sakatlayıcı bir hastalık olduğu mu anlatıldı sadece?

Hayalim MS hastalarının katıldığı, Nurses Health Study (Hemşireler Sağlık Araştırması), China Study gibi sağlıkla ve beslenmeyle ilgili çok büyük bir çalışma yapılması ve sonuçların yaygın olarak duyulması.

Bahsettiğim çalışmalar hakkında kısa bilgi vereyim :

Hemşireler Sağlık Araştırması (NHS) Amerika'da kadınların katılımıyla yapılan ve 3.sü hala yürütülmekte olan çok büyük ölçekli epidemiyolojik (sağlıkla ilgili durumların ve hastalıkların nüfusta dağılımını ve belirleyici faktörleri konu alan) bir araştırma. !970'li yılların başlarında Dr. Frank Speizer çalışmayı, kadınlarda uzun vadede kanser ve kalp hastalıkları oluşmasına dair risk faktörleri üzerine bilgi toplanması için başlatmış. (Katılımcı olarak hemşirelerin seçilmesinin sebebi hemşirelerin aldıkları mesleki eğitim sayesinde kısa ve teknik soruları daha kolayca cevaplayabilecek olmaları. Yine meslekleri sebebiyle böyle bir çalışmaya katkıda bulunmak konusunda motivasyonlarının yüksek olacağı da düşünülmüş.)

China Study - Çin Araştırması da sağlık alanında yapılmış en kapsamlı çalışma. Bu araştırmada baba - oğul Dr. Colin Campbell..ve Dr.Thomas Campbell beslenme ile kanser, diyabet ve kalp hastalıkları arasındaki bağlantıları ortaya koymuş. Ayrıca, araştırmanın başındaki doktorlar ortak yazdıkları The China Study isimli kitaplarında  beslenme konusundaki kafa karışıklığının  hükumetler, güçlü lobiler ve bazı bilim insanlarının fırsatçılıklarıyla nasıl yaratıldığından da bahsetmişler.

Kronik bağışıklık sistemi hastalıklarıyla ilgili yukarıda örnek olarak anlattığım araştırmalar benzeri büyük ölçekli bir epidemiyolojik çalışma yok ufukta. Amaaa... Dr. Terry Wahls boş durmuyor. MS'le mücadelede önce kendisi için, sonra başka MS hastalarında kullandığı beslenme düzenlemelerini içeren metoduyla (Wahls Protocol) klinik deneylerde aldığı sonuçları çok uzak olmayan bir gelecekte duyuracak muhtemelen. Umuyorum o zaman güneşi balçıkla sıvamak o kadar kolay olmayacak. MS haftalarında bu hastalığın ne kadar ilerleyici bir hastalık olduğundan, yakalanınca. vah vah, pek de yapılacak bir şey olmadığından, tek çarenin yan etkisi bol ve pahalı ilaçlarla atak sayısını azaltmak olduğundan bahsetmek zorlaşacak. Umuyorum. Yediklerimizin ve yememeyi seçtiklerimizin sağlığımız üzerindeki derin etkisini anlayacağız. Bu konuşan iyimser yanım. Medyanın müthiş umursamazlığı ve sessizliğiyle en sansasyonel olabilecek olumlu gelişmenin üstünü kapattığını bilmez değilim. 


(Dr.Terry Wahls'dan, MS'le mücadelesinden ve başarısından şu yazıda bahsetmiştim :
http://ms-alternatif-terapi.blogspot.com.tr/2012/05/mste-geri-donus-mumkun-mu.html )




Kaynaklar :

http://leyla-gunduzdusleri.blogspot.com.tr/2010/11/slacktivism-miskin-isi-aktivizm.html

https://www.amazon.com/China-Study-Comprehensive-Nutrition-Implications-ebook/dp/B01LYGP469/ref=sr_1_1?ie=UTF8&qid=1496599015&sr=8-1&keywords=the+china+study