Yasal Uyarı

Yasal Uyarı
Bu sitede yayınlanan bilgi ve referanslar hiçbir surette doktor tavsiyesi yerine geçmez. Tüm sağlık problemlerinde mutlaka bir doktora başvurulmalıdır. Doktora başvurmadan kesinlikle ilaç veya başka tedavi yöntemleri kullanılmamalıdır.

Kaynak gösterilerek paylaşılan ve verilen bağlantılar (link'ler) ile ulaşılan bilgilerden kaynak sahibi sorumludur.
Sitede yer alan bilgilerin Multipl Skleroz ve diğer hastalıklar konusunda genel kabul gören tıp literatürüne uygun olduğuna dair bir iddiam yok. Bir MS hastası olarak denediğim, kısmen fayda gördüğümü düşündüğüm yardımcı tedavilerle ilgili bilgi paylaşıyorum. Dolayısıyla, her hasta benim gibi kendi sağlığı için yaptığı seçim ve uygulamalardan sorumludur.


25 Temmuz 2012 Çarşamba

"Hayat Boyu Süt" diye buyurdu süt endüstrisi

Bu yazının başlığı NOT MILK de olabilirdi. 90'lardan beri Amerika'da yürütülen, süt tüketimini artırmaya yönelik başarılı bir reklam kampanyası var , "Got Milk?" sloganıyla maruf, ünlüleri süt bıyıklarıyla gösteren. www.notmilk.com da ismiyle bu kampanyaya nazire yapan ve bizleri inek sütünün zararları, hastalıklarla bağlantısı hakkında bilgilendiren bir site.

Dünyada, bebeklik çağından sonra süt içmeye devam eden ve başka canlılardan sütleri için faydalanan tek canlı türü insan. Süt, memelilerin yavrularını  katı besinleri çiğneyebilecek olgunluğa erişene dek beslemek için salgıladıkları bir sıvı. Her türün sütü kendi yavrularının ihtiyaçlarına göre besin ve bağışıklık öğeleri taşıyor.

Bebeklere ilk altı ay sadece anne sütü verilmesi gerektiğini hepimiz duyduk. Anne sütü bebek için gerekli besinleri, koruma faktörlerini içeriyor. Bebeğin karşılaştığı mikroplarla karşılaşan ve bunlara karşı antikor üreten annenin sütü sayesinde bağışıklık sistemi henüz tam oluşmamış olan bebeğe transfer olan antikorlar bebeği de bu mikroplara karşı dirençli kılıyor. Bunun gibi biyolojik yararlarının yanısıra emzirmenin bebeğe ve anneye psikolojik olarak da faydası çok. Emziren anneler düzenli olarak balıkyağı kullanırlarsa beyin gelişimi için çok gerekli EPA, DHEA gibi balıkta bulunan yararlı yağlar anne sütü aracılığıyla bebeğe de geçer. Malum, denizlerdeki kirlilik, özellikle ağır metal kirliliği sebebiyle yeterli miktarda balık yemiyoruz.

Sorumuz şu : süt içme faaliyetini mutlu bebeklik dönemimiz bittikten sonra tüm hayatımıza yaymalı mıyız? Maksimum iki üç sene süren emzirme dönemi bitince süte ihtiyacımızın sürdüğüne inandığımız için inek sütü dönemimiz başlıyor. Sizce neden inanıyoruz buna?

İnek sütü ve insan sütü arasında renk dışında pek bir benzerlik yok. Öncelikle içerdikleri proteinler farklı ve inek sütündeki hantal proteinler (örneğin kazein) insanların bir kısmı için zararlı. Bir bölümümüz süte alerjimizi farkederken bir kısmımız da alerjimizden bihaber, süt ürünleri tüketerek yaşıyoruz. Yani, süte insan organizmasının verdiği tepki sadece “laktoz intoleransı”yla (süt şekerini sindiren enzimin eksikliği) sınırlı değil. Üstelik tepkimiz alerji şeklinde görünür olabilir ya da “intolerans” şeklinde uzun yıllar boyu belirti vermeden gizli kalabilir. İkinci tür, yani intolerans, besin duyarlılık testlerinde de ortaya çıkmayabilir. Süt proteini kazeine (casein) vücudumuzun verdiği tepki birçok hastalığın görünmeyen, zor farkedilen tetikleyicisi olabilir.

Ayrıca inek sütü içeriği sebebiyle beklediğinde keçisütünün aksine ayrışıyor, kaymağı ayrı bir tabaka halinde üstünde birikiyor. İnek sütünün bu özelliğini tüketicinin sevmeyeceğini tahmin eden endüstri uzmanları “homojenizasyon” diye bir yöntem keşfediyor ve uyguluyor ki yağ molekülleri yüksek basınç altında parçalansın, süt her daim homojen görünsün. Homojenize edilen süt pastörize ediliyor ya da UHT teknolojisiyle çok yüksek ısıda besin öğelerinin çoğunu, sindirimine yardımcı olacak enzimleri kaybetmiş, ama raf ömrü uzun ve görüntüsü güzel bir “ürün” elde ediliyor. Sonra devreye medya giriyor.

Reklam yayınlayan bir çocuk kanalını açıp sayalım : reklamlardan kaçta kaçı süt, süt ürünleri, süt (süttozu) katkılı abur cuburlar hakkında? Bir de konu reklamlara gelmişken, erişkin kanallarındaki reklamların üçte birinin potansiyel olarak zararlı besinler (margarin, şekerli abur cubur ve içecekler) ve süt ürünleri üzerine olmasına ne demeli?

Bahsedilen şekilde üretilen ve pazarlanan endüstriyel süte ne kadar ihtiyacımız var acaba? Kendi araştırmanızı yapın ve sütün nasıl üretildiğini, mandıralardan soğutucusuz araçlarla toplanan sütün bozulmasının önüne tankere atılan iki bardak hidrojen peroksitle nasıl geçildiğini ve daha fazlasını öğrenin.

İnek sütü proteinleri çoğunlukla bir bebeğin tanıştığı ilk yabancı proteinler ve mamalarda da inek sütü kullanıldığı için formülle beslenen bebeklerde bu karşılaşma daha da erken oluyor. Yayımlanmış bilimsel araştırmalara göre erken çağlarında inek sütü proteinleriyle tanışan, süt ürünleriyle beslenen çocuklarda tip I diyabet görülme sıklığı artıyor. Son yıllarda başka hastalıkların yanısıra çocukluk çağı diyabetinin de artması tesadüf olabilir mi? Bazı araştırmacılar tarafından diyabetle akraba görülen MS'in salgın hastalık gibi yayılmasında sütün rolü nedir?

Ayrıca, besicilikte kullanılan yemler, antibiyotikler, süt verimini artırmak için ineklere verilen hormonlar da sistemimize giriyor. Büyüme hormonu pahalı olduğundan inekler için seks hormonları (östrojen, projesteron vs.) veya sentetik hormonlar kullanılıyor. Süt tüketiminin artmasıyla evet, çocuklar önceki nesle göre daha uzun boylu; ama vaktinden önce ergenliğe giriyorlar; çocuklar arasında vaktinden önce tüylenme gibi hormonal anomalilere rastlanıyor. Bebekler, çocuklar hücre bölünme hızlarının en yüksek olduğu çağlarında vücutlarına mamalarla, sütle beraber giren hormon, ilaç ve yabancı maddelerden haliyle etkileniyorlar. Bu ciddi bir sorun.

Sütün en zengin kalsiyum kaynağı olduğu, kemik erimesine karşı süt tüketmemiz gerektiği basında o kadar çok vurgulanıyor, beynimiz bu “bilgi”yle öyle kuvvetli yıkanıyor ki. Süt bize kattığı kalsiyumdan fazlasının (sebep olduğu asidoz yüzünden) vücuttan atılmasına neden oluyor; hiç farkında değiliz. İnsan vücudu, kanı alkali tutmaya ayarlı. Metabolizmamız kanı asitleştiren maddeleri kan dolaşımından uzak tutmak için kemikler ve dişlerden çok gerekli mineralleri (kalsiyum, magnezyum) çekerek bu asidik maddeleri nötralize ediyor, kanın pH değerini 7.35– 7.45 arasında tutmaya çalışıyor.

Süt tüketen toplumlarda yaşlılıkta kalçakemiği kırığına rastlanma sıklığının azalması gerekirdi; tam tersi oluyor. Kemiklerimizi güçlendirmenin risksiz ve doğamıza daha uygun yolları var elbet. Çiğ tüketilen ıspanak, semizotu, maydanoz gibi koyu yeşil sebzelerde bol kalsiyum var. Semizotu ve ıspanağı pişirmek yerine salata yaparak tüketmeğe ne dersiniz? Ayrıca tahinde (ezilmiş susam), bademde ve diğer yağlı tohumlarda da bol kalsiyum var.

Önemi son yıllarda daha çok anlaşılan D vitamini kemik erimesine karşı güçlü bir koruyucu; çünkü D vitamini besinlerle alınan kalsiyumun metabolize edilmesi için gerekli. Dışarıda daha çok vakit geçirerek, öğle saatleri dışında kısa süreli güneş banyoları yaparak daha çok D vitamini sentezleyebiliriz. Ayrıca egzersiz yapmak, yürümek de kemikleri güçlü tutmak için elzem.

“Süt yerine yoğurt tüketeyim bari” derseniz Ahmet Aydın'ın Taş Devri Diyeti kitabında yoğurt konusunda yazılanları okumanızı isterim. Farkına varmalıyız ki marketten aldığımız hazır yoğurtlar da süt gibi birçok işlemden geçmiş, doğallıktan uzak “ürünler”.

En iyisi, evde yoğurt veya kefir mayalayıp onları tüketmek. Yoğurt ve kefir süte nazaran zararsız; çünkü kefir ve yoğurdu mayalayan yararlı bakteriler fermentasyon sırasında sütün içinde bulunan potansiyel olarak zararlı besin öğelerini parçalıyor, sindirim için gerekli enzimleri (yeniden) üretiyor. Yoğurt ve kefir (veya ev sirkesi, tercihen elma sirkesi) gibi faydalı fermentasyon ürünlerinin bir yararı da bağırsaklarımızdaki probiyotik bakteri sayısını artırmaları. Bu yararlı organizmalar bazı proteinleri kısmen sindiriyor ve bazı vitaminleri sentezliyor, mesela K vitaminini.

Batı tipi beslenme sonucu çoğumuzun bağırsaklarındaki bakteri popülasyonunun çok önemli dengesi bozulmuş durumda. Normalde yararlı bakteriler tarafından hastalığa sebep olamayacak kadar az miktarda kalmaları sağlanan candida (pamukçuk) gibi zararlı bakteriler, mantarlar bağırsak florasının başaktörleri haline gelerek birçok hastalığa sebep oluyor.

Yine süte alternatif olarak badem, kaju, ayçekirdeği gibi yağlı tohumlardan, tam pirinçten vs. süt elde edilebilir. Sütü kullandığımız birçok tarifte, içeceklerde bu alternatif formülleri kullanabiliriz. Süt konusu araştırmakla bitecek gibi değil. İşte leziz badem sütü tarifi :

Badem Sütü

Geceden ıslattığınız 2 avuç kabuklu, tuzsuz, kavrulmamış badem
Tatlandırmak için yıkanmış günkurusu kayısı veya hurma

Bademler, 250 ml su ve orta boy bir hurma güçlü bir blender'a konuyor. Bademleri iyi yıkadıysanız soymadan da kullanabilirsiniz. Blender'ı iki dakika çalıştırdıktan sonra içinde toz haline gelmiş badem bulunan beyazımsı bir süt elde edeceğiz. Bu sütü bir tülbentten geçirerek temiz bir kaba aktarıyoruz. Tülbenti sıkıyoruz. Badem sütünü bir kavanoz veya cam şişede buzdolabında en fazla üç gün saklayabiliyoruz. İsterseniz sütü hurma gibi bir tatlandırıcı olmadan hazırlayıp, gerekirse sonradan bal, pekmez gibi bir tatlandırıcı kullanabilirsiniz.

Bu süt bebekler için annesütünün yerini tutamaz, ama çocuklar ve yetişkinler için besleyici ve lezzetli bir seçenek. Ölçüyü zamanla kendinize göre ayarlarsınız. Diğer yağlı tohumları da tek başlarına veya karışım olarak süte çevirebilirsiniz.

                                                                         ----------------
Prof. Dr. Ahmet Aydın süt konusunda demiş ki :

http://beslenmebulteni.com/beslenme/?p=712

http://beslenmebulteni.com/beslenme/?p=718



Kaynaklar ve bağlantılar:

Yaşamak için Ye               Dr. Joel Fuhrman
Disease-proof your Child   Joel Fuhrman, M. D.
Alkali Diyet                      Dr. Ayşegül Çoruhlu
7'den 70'e Taş Devri Diyeti        Prof.Dr. Ahmet Aydın

www.notmilk.com
www.wikipedia.org           milk, milk allergy, calcium başlıkları
http://www.sixwise.com/newsletters/05/08/17/soy_milk_rice_milk_or_almond_milk_which_is_the_best_alternative_milk_for_you.htm