Yasal Uyarı

Yasal Uyarı
Bu sitede yayınlanan bilgi ve referanslar hiçbir surette doktor tavsiyesi yerine geçmez. Tüm sağlık problemlerinde mutlaka bir doktora başvurulmalıdır. Doktora başvurmadan kesinlikle ilaç veya başka tedavi yöntemleri kullanılmamalıdır.

Kaynak gösterilerek paylaşılan ve verilen bağlantılar (link'ler) ile ulaşılan bilgilerden kaynak sahibi sorumludur.
Sitede yer alan bilgilerin Multipl Skleroz ve diğer hastalıklar konusunda genel kabul gören tıp literatürüne uygun olduğuna dair bir iddiam yok. Bir MS hastası olarak denediğim, kısmen fayda gördüğümü düşündüğüm yardımcı tedavilerle ilgili bilgi paylaşıyorum. Dolayısıyla, her hasta benim gibi kendi sağlığı için yaptığı seçim ve uygulamalardan sorumludur.


6 Aralık 2016 Salı

Otoimmün Hastalıklar Hakkındaki Betrayal Serisinde Anlatılan Bir İki Konu


Kasım ayında Dr. Tom O’Brian’ın yaptığı ve sunduğu belgesel serisini izledim : “The Autoimmune Solution They aren’t Telling You” (Bağışıklık Sistemi Hastalıklarının Size Anlatılmayan Çözümü). Yedi bölümden oluşan seride batı tarzı beslenme sonucu çoğu kişide oluşan disbiyozun (bağırsak florasının zararlı organizmalar lehine bozulması) sağlığımızın bozulması ve kronik hastalıkların ortaya çıkışında oynadığı büyük rol, gluten duyarlılığının çok yaygın oluşu, çevresel toksinler gibi tanıdık konular üzerinde duruldu.

Bu belgeselde ve Ty Bollinger'ın sizi daha önce haberdar ettiğim TTAC - "kanser hakkındaki gerçek" belgeselinde görüşleri alınan uzmanlar klasik (konvansiyonel) tıp eğitimlerinin üstüne fonksiyonel tıp konusunda eğitim almış, hastalarını o doğrultuda tedavi eden doktorlar. Fonksiyonel tıbbın felsefesi alışık olduğumuz konvansiyonel - geleneksel tıptan farklı. Geleneksel tıpta - özellikle (MS gibi) nedenleri net olarak anlaşılamamış - hastalıklarda hastalar üzerinde belirtilere yönelik tedavi yöntemleri deneniyor. Fonksiyonel tıpta, herbir hasta için hastalığın ana nedenleri bulunup onları ortadan kaldırmaya yönelik yollar araştırılıyor. Anlayış ve sunulan çözümler çok farklı.

Seriye sonradan eklenen 8. bölümde bağışıklık sistemi hastalıklarını beslenme tarzlarını değiştirerek remisyona (geri çekilme fazına) sokan bazı hastalarla yapılan ropörtajlar bulunuyordu. Seriye eklenen 9. ve son bölümde de belgeselde yeralan doktorlar (çoğu fonksiyonel tıp doktoru) şu anda yaptıkları işi neden yaptıklarını, neden geleneksel tıbbı terkedip yeni alanlarında kendilerini yetiştirdiklerini anlattılar. Seri tekrar ücretsiz yayınlandığında sizi haberdar ederim. Şimdilik tadımlık iki videonun bağlantısını koyuyorum buraya :


https://betrayalseries.com/sayerji


***
Seriyi Değerlendirirken Dikkatimi Çeken İki Konu

Belgeselin çoğu bölümünde beslenme ve sindirimin, özellikle bağırsak florasının, bağırsak geçirgenliğinin sağlıkla ilişkisinden, toksinlerden bahsedildi. Toksinlerin özellikle hormonal sistemimizde yarattığı karmaşanın kronik sağlık problemlerimize katkıda bulunduğu belirtildi. Hayatımızda çeşit ve sayıları günden güne artan toksinlerden, kozmetiklerden, ayrıca binalarımızda, eşyalarımızda, yiyeceklerimizde bulunan küflerden bahsedildi. Ropörtajlarda fonksiyonel tıp doktorlarının tecrübelerine ve hasta hikayelerine yer verildi. Tecrübelerini anlatan hastalar beslenmelerini kendilerine zarar veren gıdalardan arındırdıklarında kronik hastalık belirtilerinde remisyon (geri çekilme) gördüklerini anlattılar.

Belgeselin ardından iki soru-cevap bölümü yayınlandı. Mutlaka önemli ve dikkatimden kaçan sorular/cevaplar olmuştur. Ama aklımda kalan bir iki noktayı aktarmak istiyorum. (Bahsedeceğim konuların aklımda kalmasının nedenini tahmin etmek zor değil : iki konu da MS'le uğraşırken kendimde gördüğüm eksiklikliklerle ilgiliydi.)

En Zayıf Bölge = Çalıştırılmayı En Fazla Gereksinen Bölge


Hareketlilikten bahsederken, vücudumuzda en zayıf bulduğumuz kısımların en fazla çalıştırılmaya ihtiyacı olan bölgeler olduğunu söylendi. (Bu prensip kognitif [algı ve zihinle ilgili] yetilerimiz sözkonusu olduğunda da geçerli olabilir bence.) En zayıf hareketler nereden çıkıyorsa, üstüne gitmemiz gerekiyor. Dengemiz mi zayıf? Yürüyüş mesafemiz mi kısalıyor? Ellerimiz ve parmaklarımızdaki zayıflama mı alarm veriyor? Duyduğumuz endişeler yüzünden hareketlerimizi kısıtlamak, hayatımızı daraltmak yerine kendimizi çok yormadan zayıf olduğumuz konularda pratik yapmalıyız. Bir fizyoterapistin kaslarınızın kuvvetini, dengenizi değerlendirerek size özel bir çalışma programı çıkartması çok yol katetmenizi sağlayabilir. Fizyoterapistle düzenli olarak beraber çalışırsanız, varsa gerileyen bölgeleri ve ilerlemelerinizi sürekli değerlendiren, sizi yönlendiren çok önemli bir desteğiniz olur.

Kognitif bir sorunla uğraşıyorsanız yeni birşey - mesela yeni bir dil - öğrenmeye, bildiğiniz yabancı bir dilde kelime dağarcığınızı genişletmeye çalışabillirsiniz. Kitap okumak, müze gezmek gibi zihni çalıştıran başka aktiviteler de bulabilir, bu konuda tavsiyeleri çin nöroloğunuza danışabilirsiniz. Özetle, azalan yetiler yüzünden moralimizi bozmayalım. Biz bağışıklık sistemi hastaları için tek yolun düşüş olduğunu kabul etmiyorum.

Yapacağımız şeyler sayesinde hastalıklarımızın ilerlemesini yavaşlatabilir, belki durdurabilir ve biz de belirtilerde geri çekilmeler görebiliriz. Gayet mümkün. Araştırmaya ve denemeye değer. En başta, bulabilirseniz bir fonksiyonel tıp doktoruyla görüşün. Ülkemizde de bu yönde eğitim alan doktor sayısı zamanla artacak eminim. Böyle bir uzmana ulaşamazsanız, Dr.Terry Wahls'ın yazdığı The Wahls Protocol veya Dr. Ahmet Aydın'ın Taş Devri Diyeti gibi kaynaklardan yardım alarak beslenmenizi sağlığınıza zararlı olabilecek gıdalardan (gluten, hazır gıdalar, margarin, rafine bitkisel yağlar, süt ve süt ürünleri gibi) arındırın. Paleolitik ve ketojenik diyet konularını araştırın.


Bedensel olarak yapabildiğimiz şeylerin azaldığını, kaslarımızın güçsüzleştiğini farkedersek yapmaya eğilimli olduğumuz şey, zayıf olan kaslarımızı çalıştırmaktan kaçınarak hareketlerimizi kısıtlamak oluyor. (Mesela giderek daha az yürümek gibi.) Halbuki amacımız, varolan hareket kapasitemizi, esnekliğimizi, kuvvetimizi korumak, belki zamanla artırmak olmalı.


Gluten Duyarlılığında Oluşan Hafıza Hücreleri 


Dikkatimi çeken diğer konu gluten duyarlılığının doğasıyla ilgiliydi. Dr. Tom O'Brian'ın anlattığına göre, bağışıklık sisteminin herhangi bir bölümü glutene tepki verdiğinde "memory B cell" denilen hafıza hücreleri üretiliyor. Bağışıklık sistemi, glutenle bir daha karşılaştığında saldırıya geçerek enflamasyon yaratıyor. Gluten düzenli olarak tüketildiğinde, vücuttaki glutene bağlı enflamasyon sürekli hale geliyor.

Tom O'Brian yiyeceklerden sadece glutenin bağışıklık sisteminin hafıza hücresi üretmesine neden olduğunu belirtti. (Hafıza B hücrelerinin aktivitesinden hastalıklara karşı aşı üretilirken yararlanılıyormuş. Amaçlanan, herhangi bir hastalığa karşı aşı yapıldığında bağışıklık sisteminin hastalıkla ilgili hafıza B hücreleri üretmesi, böylece uzun süre sonra bile o hastalıkla karşılaşılırsa bağışıklık sisteminin harekete geçmesi. İyi fikir; lakin aşılar en başta içerdikleri thimerosal [cıva] gibi maddeler yüzünden çok ağır sonuçlar doğurabiliyor! Çocukken geçirilen bulaşıcı hastalıklara karşı bağışıklık kazanmanın mekanizması da buymuş meğer. )

Gluten - hafıza B hücresi üretimi - enflamasyon bağlantısı hafife alınacak gibi değil. Çok seyrek de olsa glutenli gıdalarla - mesela simit - kaçamak yapmamı engelleyecek nitelikte. MS'le mücadelenin ilk kahramanlarından Roger MacDougall'ın "bir çimdik bile glutenli un yememek" tavsiyesini ciddiye alsak iyi olur. Bu hastalıktaki ciddi sorunlardan biri olan sürekli enflamasyonu kim beslemek ister ki!

http://ms-alternatif-terapi.blogspot.com.tr/2016/02/roger-macdougall-kendi-metabolik.html





Kaynaklar 

http://choosinghealthnow.com/wp-content/uploads/2010/07/Gluten-free-conspiracy.pdf