Yasal Uyarı

Yasal Uyarı
Bu sitede yayınlanan bilgi ve referanslar hiçbir surette doktor tavsiyesi yerine geçmez. Tüm sağlık problemlerinde mutlaka bir doktora başvurulmalıdır. Doktora başvurmadan kesinlikle ilaç veya başka tedavi yöntemleri kullanılmamalıdır.

Kaynak gösterilerek paylaşılan ve verilen bağlantılar (link'ler) ile ulaşılan bilgilerden kaynak sahibi sorumludur.
Sitede yer alan bilgilerin Multipl Skleroz ve diğer hastalıklar konusunda genel kabul gören tıp literatürüne uygun olduğuna dair bir iddiam yok. Bir MS hastası olarak denediğim, kısmen fayda gördüğümü düşündüğüm yardımcı tedavilerle ilgili bilgi paylaşıyorum. Dolayısıyla, her hasta benim gibi kendi sağlığı için yaptığı seçim ve uygulamalardan sorumludur.


23 Mayıs 2017 Salı

Yazın Yaptığımız İki Yanlış

Başkalarının bize verdiği zararları, tabii haberimiz varsa, hiç unutmayız. Ya bizzat kendimiz kendimize zarar verip duruyorsak? Ya durum gerçekten buysa. Birçoğumuz, beslenme hakkında çeşitli kaynaklardan bize ulaşan ve kullandığımız yanlış enformasyon nedeniyle çoğu zaman farkında olmadan sağlığımıza zarar veriyoruz. Zararlı alışkanlıklarımız sözkonusu olduğu zaman da bunu bile bile yapıyoruz.

Daha çok iç karartmadan Dr. Mercola'dan ve başka iki doktorun söylediklerinden toparladıklarımla yazın yaptığımız iki seçim üzerinde düşünmeye davet edeceğim sizi. Edindiğim bilgiyi değerlendirdiğimde bana her durumda doğru görünmeyen, ama çoğumuzun düşünmeden yaptığı bu tercihler, karar verirken daha çok araştırmayı ve tartmayı gerektiriyor çünkü.

Doktorlar artık D vitamininin sağlığımız için ne kadar önemli olduğu konusunda hemfikir. D vitamini cildimizin (bünyesinde bulunan kolesterol sayesinde) güneş ışınlarına maruz kalmasıyla sentezlenebildiği için yazın gelmesiyle birlikte her yerden (gazeteler, dergiler, televizyon kanallarındaki sağlıkla ilgili programlar) D vitamini düzeyimizi yükseltmenin bu doğal yoluyla ilgili bilgiler akmaya başladı eminim.

İnternette izlediğim belgesel silsilesinde dinlediğim bir doktor, Dr. Marcel Wolfe ışığın sağlığımız için ne kadar önemli olduğunu şu cümleyle anlattı : ''Biz ışık yaratıklarıyız.'' Kanser tedavisinde ışığın ne kadar önemli olduğundan bahseden Amsterdam'da çalışan Dr. Henk Hansen sağlıklı hücrenin ışıkla dolu olduğunu belirtip kanserli hücrenin karanlık.olduğunu söylüyor (buradaki aydınlık-karanlığın nasıl ölçüldüğünü araştırmam lazım).

Dr.Hansen'e göre kanser tedavisinde öncelikle hücreler bol doğal ışığa maruz bırakılmalı. Bitkilerin güneş ışığını klorofilde depoladıklarını ekliyor. Hücreleri bol doğal ışığa maruz bırakmanın bir yolu yeşillikleri, meyve sebzeyi, buğday çimi suyunu beslenmemizden eksik etmemek.

Birçok hastalığa yakalanma ihtimalimizi düşürmemizin yolu gerçekten hücrelerimizi bol güneş ışığına maruz bırakmaktan, dolayısıyla doğal yollarla D vitamini seviyemizi yüksek tutmaktan geçiyor. Atalarımız günlerinin büyük kısmını açık havada güneş ışığıyla iç içe geçirirken, yaşam tarzımız son üç yüzyılda çok değişti. Artık maaşla çalışan insanlar iç mekanlarda direkt güneş ışığını çok az görerek yaşıyor. Bunlar arasından tatil yapabilenler, yeni yılda aldıkları takvimlerde hemen tatil günlerine bakıp kafa dinleyebilecekleri, güneşlenebilecekleri biriki haftanın hayalini kurmaya başlıyor. Peki bu sayılı günlerde ve güneşte vakit geçirebildiğimiz diğer sınırlı zamanda neler yapıyoruz? Telafi etmemiz gereken eksikliklerin farkında mıyız?


Gözden geçimemiz gereken konulara bir bakalım  :

1. Güneş ışığından kaçılmalı mı? Kanser korkusuyla kendimizi, sevdiklerimizi güneş kremleriyle kaplamalı mıyız?

Hemen Dr. Mercola'nın, fonksiyonel tıp doktorlarının ve osteopatların verecekleri kısa ve net cevabı veriyorum : Hayır. Çünkü derimiz sayesinde D vitamini sentezleyebilmemiz, güneşten alabileceğimiz UVB dalga boyunda ışınlara bağlı. D vitamini düzeyimiz düşükse kansere, MS'e ve başka hastalıklara yakalanma riskimiz artıyor. Yine Dr. Mercola bilimsel araştırmaya dayanarak güneş kremlerinin kansere yakalanma riskini artırdığını söylüyor. 

Özenerek kendimize ve çocuklarımıza sürdüğümüz cazip kokulu güneş kremleri güneşin yararlı UVB dalga boylarındaki ışınlarını kesiyor. Böylece, kremlenince sandığımız kadar çok D vitamini sentezleyemiyoruz. Buna karşılık güneş kremleri cilt kanserine sebep olabilen UVA dalga boylarındaki ışınları engellemiyor. 

Cildimiz ve solunum yoluyla maruz kaldığımız kimyasalların yarattığı toksisite de cabası !

2. Güneş gözlükleri çok mu faydalı ve gerekli?

Hadi bakalım! Araba kullanırken veya güneş ışığının sizi rahatsız edeceği durumlar için herhalde yanınızda güneş gözlüğü bulundurmak iyi olur. Cam, güneşin yararlı ışınlarının geçmesini engelliyormuş; lensler ve gözlük camları da öyle. Hayatımızın çoğu doğamıza aykırı düşecek şekilde iç mekanlarda, gün yüzü görebilsek bile cam pencerelerin ardında geçtiğine göre... Güneş ile aramızda bir engel olmadığı zamanlarda gözlerimiz direkt gündüz yayılan mavi spektrumdaki güneş ışığını alabilmeli. Bütün hormonlarımızın temeli, vücutta çok sayıda görev yapan, bunun yanısıra çok güçlü bir antioksidan olan melatonin hormonundan bahsetmiştim.


Yukarıdaki yazıda bulabileceğiniz bilgileri tekrar etmeyeceğim. Melatoninin düzgün salgılanması sabah ve öğle saatlerinde yeterince günışığını filtrelenmeden almamıza bağlı. Uyku düzenimiz, endokrin bezlerimizin sağlıklı çalışması konuları sağlığımız için çok önemli rol oynuyor.

Bu tatilde güneşte geçirilecek kısıtlı zamanımızı güneş kremleri ve güneş gözlüklerinin ''koruması'' altında geçirmeli miyiz gerçekten? Yoksa onlar olmadan daha doğal ve sağlıklı mıyız? Ne dersiniz?



Kaynaklar :